Kutsal Topraklar’dan söz edildiği zaman hemen İsrail, Filistin akla gelir. Oysa tarih Anadolu topraklarından, eski ve Antlaşma dönemlerinde yaşamış nice yolcunun, nice kervanın, nice Tanrı adamının, nice elçinin geçtiğini fısıldar, nice kilisenin kurulduğunu yazar. İlk Hristiyan kiliselerinin kurulduğu bölgeler arasında Anadolu’nun özel bir yeri bulunmaktadır.
Keçi yollarından, uçurum kıyılarından, doğanın bıçağıyla yarılmış vadilerden geçen kişilerden biri, iman babası İbrahim’dir. Biri elçi Pavlus’tur, diğeri Petrus’tur. Kutsal Kitap’ta birçok önemli olayın geçtiği yerlerden biri de Anadolu’dur. Hristiyanlık için oldukça önemli bir tarihi merkezdir Anadolu. Eski Antlaşma, sınırlı olsa da, Anadolu, Anadolu halkı ve bu halkların erken tarihi hakkında bilgi sunar.
Ağrı Dağı’ndan (Ararat) Vahiy’de geçen yedi kiliseye dek, Kutsal Kitap’taki bütün olaylar Anadolu’da geçer. Anadolu toprakları, Hristiyanlık inancının yayılma alanıdır. Hristiyanlık bu topraklarda tomurcuklanıp gelişti. “Aden’den bir ırmak doğuyor, bahçeyi sulayıp orada dört kola ayrılıyordu. İlk ırmağın adı Pişon’dur. Altın kaynakları olan Havila sınırları boyunca akar. Orada iyi altın, reçine ve oniks bulunur. İkinci ırmağın adı Gihon’dur, Kûş sınırları boyunca akar. Üçüncü ırmağın adı Dicle’dir, Asur’un doğusundan akar. Dördüncü ırmak ise Fırat’tır” (Yar.2:10-14). Dicle Irmağı’nın kaynak kolları Güneydoğu Anadolu Bölgesi’ndedir, toplam uzunluğu 1900 km’dir. Anadolu’daki kesimi 523 km olan büyük akarsu, Toroslar’ı derin bir boğazla yararak Diyarbakır havzasına girer. Diyarbakır’ı geçtikten sonra doğuya doğru akarak, Cizre’de Anadolu sınırlarının dışına çıkar. Fırat’ın Erzurum yakınında doğan batıdaki kolu Karasu, Erzurum Ovası’nı aşar; doğudaki kolu Murat, Van Gölü’nün kuzeyinde, Ağrı Dağı’nın batı kolunun yamaçlarında ortaya çıkar. İki kol Elazığ’ın kuzeybatısında birleşerek asıl Fırat’ı oluşturur. Güneydoğu Toroslar’ın batı ucunu dar boğazlar içinde aşan Fırat, Birecik’te Suriye düzlüğüne ulaşır.
Kültürlerin Beşiği
Nuh’un üç oğlundan biri Sam’dı. (Yar.6:9-10 “Nuh’un öyküsü şöyledir: Nuh doğru bir insandı. Çağdaşları arasında kusursuz biriydi. Tanrı yolunda yürüdü. Üç oğlu vardı: Sam, Ham, Yafet”). Sam’ın oğullarından Asur, Lut ve Aram halklarıyla birlikte Anadolu’da yaşadılar. (1.Ta.1:17 Sam’ın oğulları: Elam, Asur, Arpakşat, Lud, Aram, Ûs, Hul, Geter, Meşek). Bu kişiler Anadolu tarihinde önemli rol oynamışlardır. Asur, Dicle ile Fırat arasında kalan bölgede yaşadılar. İki ırmak arasında kalan bu verimli bölgeye, “Mezopotamya” denir. Asur halkı ticaretle uğraşırdı. Hititlilerle ilişkileri iyiydi. Bunlarla ilgili bulgular Ankara’daki Anadolu Medeniyetleri Müzesi’nde sergileniyor. Lut’un, Lidyalıların atası olduğu düşünülüyor[1]. İzmir ve Sardis arasında kalan yörede yaşarlardı. Aram, Aramlılar’ın (Süryaniler’in) atasıdır. Güneydoğu Anadolu’da Mezopotamya’da yaşarlardı. Gomer’in oğulları Aşkenaz, Rifat, Togarma da Anadolu’nun değişik bölgelerine yerleşmişlerdi. (Yar.10:2-3) Yafet’in oğulları: Gomer, Magog, Meday, Yâvan, Tuval, Meşek, Tiras. Gomer’in oğulları: Aşkenaz, Rifat, Togarma. Aşkenaz’ın soyundan gelen Aşkenazlılar Anadolu’nun kuzeyine yerleşmiş, sonra da Akdeniz kıyılarına göç etmişler. Rifatlılar Anadolu’nun Karadeniz çevresinde, Togarma halkıysa Malatya’nın güney çevresinde yaşıyorlardı.
Harran’dan başlayan uzun yolculuk
Daha neler neler? Ağrı Dağı (Ararat) mı? Kutsal Kitap, Nuh’un gemisinin Ağrı Dağı’na oturduğunu yazar. “Gemi yedinci ayın on yedinci günü Ararat dağlarına oturdu” (Yar.8:4). Arkeologlar, tarihçiler yıllardır Ağrı Dağı’na gidip araştırmalar yapıyor. Ağrı Dağı, Ararat olarak da bilinir. Anadolu’nun en yüksek dağı. Doğu Anadolu Bölgesi’ndedir.
Harran, Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde Urfa iline bağlı ilçe. İ.Ö. 2400 yıldan beri bilinen Ay tanrısına tapınılan “Sin” Tapınağı’yla ünlüdür. İman babası İbrahim Harran’da yaşardı. Kutsal Kitap’ta şöyle yazılıdır: “Terah, oğlu Avram’ı, Haran’ın oğlu olan torunu Lut’u ve Avram’ın karısı olan gelini Saray’ı yanına aldı. Kenan ülkesine gitmek üzere Kildaniler’in Ur Kenti’nden ayrıldılar. Harran’a gidip oraya yerleştiler. Terah iki yüz beş yıl yaşadıktan sonra Harran’da öldü” (Yar.11:31-32). Hz. İbrahim, Kenan’a yerleşmesine rağmen yine de Harran onun vatanı sayılırdı. Oğlu İshak’ı evlendirme zamanı gelince, Harran’daki akrabalarını unutmadı. “Yerin göğün Tanrısı RABB’in adıyla ant içmeni istiyorum. Aralarında yaşadığım Kenanlılar’dan oğluma kız almayacaksın. Oğlum İshak’a kız almak için benim ülkeme, akrabalarımın yanına gideceksin” (Yar.24:3-4).
İbrahim’in yeğeni Harran’da yaşıyordu. İbrahim’in uşağı, İbrahim’in akrabası Betuel’in kızı Rebeka ile tanıştı, sonra İshak’a eş olarak aldı. Yakup, kardeşi Esav’dan kaçıp Harran’a gitti. Yakup orada yıllarca kaldı. Evlendi. Benyamin dışındaki öbür oğulları orada doğdu.
Hristiyanlık tarihi için önemli bir kent
Yeni Antlaşma, yani Hristiyanlık dönemine gelince, en önemli olaylar Anadolu’da geçti. Pavlus, Tarsus’ta doğdu, büyüdü. Pavlus’un yaşadığı ev ve bahçesinde kuyunun kalıntıları antik yerleşimin en önemli yapıtlarıdır. Antakya bugün mozaikleriyle, kapılarında el şeklinde tutacakları olan evleriyle, büyük İskender’in generallerinden birinin yaptırdığı kalesinin üzerinden uçan güvercinleriyle, doğu ve batı kültürlerinin kesişme noktasıdır. İ.Ö. 306-280 yılları arasında yarım milyona ulaşan nüfusu ile Roma ve İskenderiye’den sonra zamanın üçüncü büyük ve önemli kentiydi. Antakya’nın Hristiyanlık tarihi içinde özel bir yeri vardır. Çünkü, İsa’ya inananlara ilk kez Antakya’da Hristiyan adı verildi. “Sonra Barnaba, Saul’u aramak için Tarsus’a gitti. Onu bulunca da Antakya’ya getirdi. Böylece Barnaba’yla Saul bir yıl boyunca oradaki inanlılar topluluğuyla bir araya gelerek büyük bir kitleyi eğittiler. Öğrencilere ilk kez Antakya’da Mesihçiler adı verildi” (Elç.11:25-26). Hristiyanlar’ın ilk kiliselerinden biri olan aziz Petrus kilisesi burada kuruldu. Kutsal Ruh’un buyruğuyla Pavlus’la müjdeci arkadaşları Antakya’dan batıya doğru Anadolu’yu karış karış dolaştılar. Selefkiye’ye[2], Perge Kenti’ne[3], Pisidya’ya (Yalvaç)[4], Konya’ya[5], Likaonya’nın Listra ve Derbe[6] kentlerine, Galatya bölgesine[7] (bugünkü Ankara çevresi), Misya’ya, Troas’a[8], Efes’e[9], Asos’a[10] gittiler. Vahiy’de geçen yedi kilise küçük Asya denilen bölgede (Ege bölgesinde) kurulmuştu. Efes kilisesi (Vahiy 2:1-7), İzmir kilisesi (Vahiy 2:8-11), Bergama kilisesi (Vahiy 2:12-17), Tiyatira kilisesi (Akhisar) (Vahiy 2:18-29), Sart kilisesi (Vahiy 3:1-6), Filedelfya kilisesi (Alaşehir) (Vahiy 3:7-13), Laodikya kilisesi (Pamukkale) (Vahiy 14:22) I. yy bitmeden kurulmuş kiliselerdi. Hepsinin kalıntıları duruyor ve her yıl binlerce kişi tarafından ziyaret ediliyor. Pavlus’un, Petrus’un ya da öbür elçilerin gitmediği yerlerde de kiliselerin kurulduğunu Petrus yazıyor: “Mesih İsa’nın elçisi ben Petrus’tan Pontus, Galatya, Kapadokya, Asya İli ve Bitinya’ya dağılmış ve buralarda yabancı olarak yaşayan seçilmişlere selam!” (1Pe.1:1).
Likya, kaya mezarlarıyla ve Noel Baba Kilisesi’yle (Aziz Nikolas), turist akınına uğrayan Demre. Ayrıca ilk dört evrensel (ekümenik) konsül de Anadolu’nun İznik, Efes, Kalkedon (Kadıköy) ve İstanbul kentlerinde gerçekleşti. Kilise tarihi açısından çok önemli bu yerlerin kalıntıları görülebilir. Birinci yüzyılda Hristiyanlığın ilk yayıldığı ve ilk kilise topluluklarının kurulduğu toprak olan Anadolu’nun, batı Hristiyanlarınca unutulmuş olması üzücüdür. Böylece Hristiyanlık inancı, Hristiyanlık öncesi Anadolu uygarlığına yepyeni bir uygarlık daha eklemiştir. Asırların içinde atalarımızın bu topraklara yerleşmesiyle[11], Anadolu bugünkü muhteşem zenginliğine kavuşmuştur.
Cok onemli ve degerli bir calisma..
Pastor Behnan konutgan’i tebrik eder ve tesekkurlerimi sunarim..
Rab onu daha cok bereketlesin..