“Başkalarının suçlarını bağışlarsanız, göksel Babanız da sizin suçlarınızı bağışlar. Ama siz başkalarının suçlarını bağışlamazsanız, Babanız da sizin suçlarınızı bağışlamaz.” Matta 6:14-15
Bağışlamak basit bir şey değildir. Kavram olarak bile derin ve karmaşık bir şeydir. Yeni Antlaşma’da bağışlamakla ilgili bir çok metin var ve bu Mesih İsa için temel ve önemli bir konu. Matta 6:14-15’te Mesih İsa şöyle diyor: “Başkalarının suçlarını bağışlarsanız, göksel Babanız da sizin suçlarınızı bağışlar. Ama siz başkalarının suçlarını bağışlamazsanız, Babanız da sizin suçlarınızı bağışlamaz.” Burada bağışlamak ciddi ve acil bir şeye benziyor. Tanrı bizi bağışlıyor, birbirimizi bağışlamamızı istiyor. Kutsal Kitap’a göre bağışlamak ne demek? Hristiyanlar olarak nasıl bağışlamalıyız.
Bu makalede bağışlamanın üç farklı boyut veya anlamından bahsetmek istiyorum. Bu kategorileri ilk olarak filozof arkadaşım Blaine Swen’in doktora tezinde okudum ve benim için çok açıklayıcı oldu.[1] Önce bu üç anlamı tanıtacağım ve ilerleyen kısımlarda daha ayrıntılı bir şekilde açıklayacağım:
1 Özel af olarak bağışlamak: Bazen bir kral, başkan veya yargıç yetkilerini özel bir şekilde kullanarak suçlu bir kişiyi suçsuz olarak ilan edebilir. Yani esasında suçlu olduğu halde bu suçu bağışlanır. Başka örnekte, borçlu olduğunuz bir kişi tarafından borcunuz geri istenmeyebilir. Böyle bir karar vererek borcunuzu size bağışlar.
2 Öç istememek olarak bağışlamak: Size karşı suç işleyen kişi için kötülük istememeye, öç almamaya karar verebiliriz. Samimi olarak yüreğimizde o kişiye karşı kin veya nefret beslememeye karar verebiliriz, ona zarar gelmesini istememeye karar verebiliriz. Bu tür kararlar bağışlamanın bir çeşitidir.
3 Barışmak olarak bağışlamak: Bazen bir suç yüzünden ilişkilerimiz bozulabilir. İlişkiyi onarmak istemek, barışmak istemek bağışlamanın bir çeşitidir.
Tanrı anlattığımız üç anlamda da bizi bağışlıyor. Gerçek kral olarak bizim için özel bir af ilan ediyor. Artık suçlu olarak sayılmıyoruz. Tanrı, suç işlediğimiz halde, bizden öç almak yerine bizim için iyilik istiyor. Ayrıca Tanrı bizimle barışmak ve ilişkimizi onarmak istediği için gerekli olan her şey yaptı.
Tanrı bu durumu nasıl gerçekleştirdi? Günahlarımızı bağışlamak için İsa Mesih, bir fidye olarak bizim yerimize çarmıha gerildi, bizim cezamızı çekti. Bütün insanları temsil ederek, dünyadaki herkesin günahlarının bedelini ödedi. Mesih İsa’nın sağladığı bağışa erişmek için O’na iman ediyoruz ve böylece günahlarımızdan temizleniyoruz.
Ama Tanrı bu şekilde yapmak zorunda mıydı? Hristiyan ilahiyatı, bu konuyu kefaret doktrinini açıklarken tartışıyor. Tanrı başka şekilde yapamazdı demek biraz garip olur, çünkü o zaman sanki Tanrı’yı bağlayan dışsal prensipler veya yasalar olurdu. Aynı zamanda kutsal olan Tanrı sadece günahı görmezden gelebilirdi demek istemeyiz, çünkü o zaman sanki ahlâkî prensipler Tanrı için tamamen önemsiz olurdu. O yüzden bence mümkündür ki Tanrı, İsa Mesih’in kurban olarak ölmesini seçti, çünkü insanları Tanrı’yla barışmaya teşvik etmek için en etkili yol budur ve O’nun yaşam örneğine bakarak O’nun gibi bağışlamayı öğrenebiliriz.
Yukarıda paylaştığım ayete göre İsa Mesih bağışlamak konusunda bizim için bir örnektir. Tanrı cömert, fedakâr ve lütufkâr bir şekilde bağışlıyor ve bizden birbirimize karşı benzer bir tutum bekliyor. Matta 18’de İsa Mesih tekrar bu konuya dönüyor. Petrus şöyle bir soru soruyor: “Bunun üzerine Petrus İsa’ya gelip, ‘Ya Rab’ dedi, ‘Kardeşim bana karşı kaç kez günah işlerse onu bağışlamalıyım? Yedi kez mi?’ ” Yani, Mesih İsa o kadar lütufkâr olmaktan bahsediyordu ki Petrus şaşırdı. Aynı kişiyi yedi kez bağışlayacak mıyız? Mesih İsa yine şaşırtıcı bir yanıt verdi Petrus’a: “İsa, ‘Yedi kez değil’ dedi. ‘Yetmiş kere yedi (veya yetmiş yedi) kez derim sana.’ ” Tabii, böyle cevap vererek sadece daha yüksek bir rakam söylemiyor. Limitsiz olarak bağışlamaya devam etmeliyiz.
Hatta bu söz ile Mesih İsa aslında Petrus’u çok sert bir şekilde azarlamış oluyor. Yaratılış 4:24’te Lemek diye bir adamın hikâyesini okuyoruz. Kayin kardeşini öldürdükten sonra Tanrı onu cezalandırdı ama yine de hayatını kurtardı. Kayin’e zarar vermeye çalışan kişiden Tanrı yedi kez öcünü alacağını söyledi. Sonra Lemek kendini hırpaladığı için bir adamı öldürdüğünü gururla ilan etti. Tanrı’yla dalga geçerek dedi ki “Kayin’in yedi kez öcü alınacaksa, Lemek’in yetmiş yedi kez öcü alınmalı.” Yani, Lemek daha büyük bir günah işlediğini gururla anlatıyor ve Tanrı’yı meydana okuyordu. Kutsal Kitap’ta Lemek dünyanın kötülüğünü simgeliyor. Mesih İsa ‘yetmiş kere yedi (veya yetmiş yedi) kez’ dediğinde Lemek’in hikâyesine atıfta bulunuyor. Petrus ‘kaç kez günah işlerse onu bağışlamalıyım?’ diye sorduğunda aslında Lemek gibi oluyordu. Yüreği sert, Tanrı’yla dalga geçer gibi davranıyordu. Oysa Mesih İsa için bağışlamamak ciddi bir meseledir.
Bu sohbetten sonra Mesih İsa ‘Acımasız Köle Benzetmesi’ini anlatıyor. Tanrı bizi o kadar cömert ve fedakâr bir şekilde bağışladı ki biz de birbirimizi o şekilde bağışlamalıyız. Bana karşı suç işleyen kardeşimi bağışlamazsam benzetmedeki acımasız köle gibi olurum. Ama bizim için birbirimizi bağışlamak ne demek? Tekrar bağışlamanın üç boyutuna dönelim:
1. Özel af olarak bağışlamak: Bazen bana borçlu olan kişiyi bu şekilde bağışlayabilirim. Mesela, bana bir miktar borcu olan bir kardeşten artık borcumu geri istememeye karar verebilirim. Belki de o kardeş zaten unutmuştur. Bu tarz bağışlama tek yönlüdür. Bazen karşıdaki kişiye söylemek bile gerekmez. Başka örnekte, bazen bir kişi bana kötülük yapmış olabilir ama artık o suçu saymamaya karar verebilirim.
Bu noktada bu uyarıda bulunmak istiyorum. Bazen suçlu saydığımız kişinin aslında yanlış bir şey yapmamış olduğunu zamanla fark ederiz. Bu durumlarda bağışlamak söz konusu değildir, çünkü aslında ortada bir suç yoktur. Tanrı’nın bu durumda bizden beklediği şey tövbedir. Başkasını yanlış yere suçlu saymak doğru değildir. Bu durumda Tanrı’ya itiraf etmeliyiz ve tövbe etmeliyiz.
Bu konuda bilgece davranmak önemli. Bazen başkasını bağışladığımızda birilerine anlatmamız gerekmiyor. Bağışlamak bir gösteri olmasın ‘Bak ne kadar iyi bir insanım. Bana karşı borçlu olduğu halde bağışlıyorum…’ Hatta bunu bize karşı suç işleyen veya borçlu olan kişiye bile anlatmak gerekmeyebilir. Bazen hristiyanların olduğu ortamlarda garip bir şey görüyorum. Bir kardeş başka kardeşe eskiden onu ne kadar sevmediğini, onun hakkında kötü düşündüğünü anlatıyor ve artık bağışladığını açıklıyor. Bazen kilisenin önünde bile bu tarz konuşmaları duydum. Bu çoğu zaman sadece diğer kişinin daha kötü hissetmesine sebep olur. Bazen başkasını bağışlamak sadece kendimiz ve Tanrı arasında kalmalı. Paylaşmadan önce bilgelik için dua edelim ve düşünelim.
2. Öç istememek olarak bağışlamak: Kutsal Kitap’ta bahsedilen en yaygın bağışlama çeşidi budur. Bağışlamanın diğer türleri her durumda uygun değildir ama bu tarz bağışlamak her zaman uygun, her zaman doğrudur. Biri bana karşı suç işlerse çoğu zaman günahlı benliğim öç almak ister. Disiplinsiz anlarımda nasıl intikam alabilirim diye düşünerek kendimi yakalayabilirim. Öç almak istemek günahtır. Tam tersine Tanrı bana karşı suç işleyen kişi için iyilik dilememi istiyor.
Bağışlamak bir duygu değildir. Bana karşı suç işleyen kişiyi bağışlamak için olumlu bir şey hissetmeyi beklemiyorum. Bağışlamak bir karardır. Bu anlamda elimi açıp, yüreğimde tuttuğum öç alma isteğini bırakmaya karar veriyorum. Nefret etmemeye karar veriyorum. Onun için kötü bir şey istememeye karar veriyorum. Bazen Mahatma Gandi’ye atfedilen meşhur bir söz vardır, ‘Bağışlamamak zehir içip diğer kişinin ölmesini beklemek gibidir.’ Zehir içmeyelim. Bağışlamaya karar verelim.
Bu çeşit bağışlama tamamen kendi kararımıza bağlıdır. Hemen o kararı verebiliriz. Ama genelde bu karar adım adım, seviye seviye verilir. Zamanla, kendi yüreğimizi tanıdıkça ve Tanrı’nın lütfundan daha derin içtikçe daha derin ve samimi bir şekilde bağışlayabiliriz. Bu nedenle bağışlamak genelde anlık bir karar değildir. Devamlı vermemiz gereken bir karardır. Duygular zamanla kararlarımızın ardından gelir. Bağışlamaya karar verdikçe yüreğime huzur geliyor adım adım, seviye seviye.
3. Barışmak olarak bağışlamak: Bağışlamanın bu çeşidi tek taraflı olamaz. Bana karşı suç işleyen kişiyi affedebilirim. Artık yüreğimde öç veya intikam isteği olmayabilir. Barışmak isteyebilirim, ama diğer kişi barışmak istemezse ilişkimizi onarmak mümkün olmayacaktır. İdeal durum barışmaktır tabii. Tanrı sadece bizi suçsuz saymıyor, bizimle barışmak istiyor, ilişkimizi onarmak istiyor. Çoğu zaman biz de bu durumu istemeliyiz. Bozuk ilişkiler onarılmalı. Barış istemeliyiz. Birlik istemeliyiz.
Bazı özel durumlarda bu çeşit bağışlamak uygun değildir. Mesela bir kadına tecavüz edilirse, o kadın Tanrı’dan şifa bulabilir. Suç işleyen kişi tövbe ederse Tanrı’dan lütuf bulur, bağışlanabilir. O kadın Tanrı’nın yardımıyla kendisine saldıran kişiyi bağışlayabilir. Ama kendisine saldıran kişiyle barışmak zorunda değildir, onunla herhangi bir ilişki istemesi gerekmez.
Bu noktada bağışlamak konusunda başka bir şey de söylemeliyim. Bağışlamaya karar vermek bize karşı işlenen suçun önemsiz olduğunu ifade etmez. Bazen biri bizden özür dilerse bizim içgüdümüz ‘önemli değil’ veya ‘sorun değil’ gibi bir şey söylemek olabiliyor. Bazen işlenen suç gerçekten önemli ve büyük sorunlara sebep olabilir. Öç istememeye karar verirsem, suç işleyen kişi için iyilik dilemeye karar verirsem aslında işlenen suçu önemsiz olarak saymıyorum. Yapılan şey gerçekten ciddi ve kötü olabilir. Ciddi ve kötü olduğu halde bağışlamaya karar vermeliyiz.
Tanrı bağışlayıcıdır. Mesih İsa bizim için bağışlamanın en mükemmel örneğini bıraktı. O’nun lütfuna ihtiyacımız var. Kendimizi alçaltıp Tanrı’dan af dilersek Tanrı bizi bağışlıyor ve bizi kendisiyle barıştırıyor. Mesih’in öğrencileri olarak biz de aynı cömertlik ve fedakârlıkla birbirimizi bağışlamayı öğrenmeliyiz. Mesih İsa’nın bize öğrettiği en temel prensiplerden biridir. Hatta Mesih İsa’ya göre, kardeşini bağışlamamaya karar veren kişinin yüreği Tanrı’dan bağışlanmaya eğilimli olan bir yürek değildir.
Yorum Ekle