Miras Dergisi

Bin bardak çay…

Çayı severim. Büyük ihtimalle siz de öyle. Gün içerisinde kaç çay içebilirsiniz? Dört, on ve yirmi?

Özellikle iki kişilik çayı severim. Bir arkadaşla çay içmek; bardak üstüne bardak eşliğinde, iniş ve çıkışlarımızı konuştuğumuz zamanlarda. Her şey yolundaysa genellikle biraz şeker ekleriz. Üzgün olduğumuz zamanlarda ise sade içeriz… Çocuklarımızı ve anne babalarımızı, akraba ve ortak arkadaşlarımızı düşünür, hayatın gizem ve sevinçlerine odaklanırız.

Dört veya beş kişilik gruplarla birlikte içilen çayı da severim. Büyük gruplarda hem daha fazla kahkaha hem de gözyaşı olabilir. Sadece birkaç sebepten fazlası için de çay iyidir; doğum günlerinde, gelin olduğunuzda, yıl dönümlerinde, yeni bir eve geçtiğiniz veya başka bir şehre taşındığınızda.

Bir bardak çay içersiniz ve bu aynı zamanda birini tanımanıza neden olur. İki kişilik bir sohbette veya bir grupla birlikteyken. Peki, bir kişiyi iyi tanımanız için kaç bardak çaya ihtiyacınız olur? Şimdi birçok yeni arkadaşım var ve size en az elli bardağa ihtiyacınız olduğunu söyleyebilirim. Birini tanımak, ilişki geliştirmek, o kişinin sorun ve tutkularını, hayal ve hayal kırıklıklarını anlamak için zamana ihtiyacınız vardır. Yüz bardak çayın yardımı olur muydu? Ya binlercesinin?

Size bir şey itiraf etmek isterim. Tek başıma çay içmeyi sevmem. Bana yalnız hissettirir. Tadı boş bir ev veya tek kişilik masa gibidir. Bana özlediğim ve yanımda olmayan veya çoktan yitirdiğim birini hatırlatır. Sesleri duyamadığınızı farkedersiniz. Gülümsemeleri veya gözyaşlarını göremezsiniz. Korkularının kokusunu alamaz veya başarılarının tadına varamazsınız.

Hayatta bazen boş bir çay bardağı gibidir. Sessiz bir oda. Yalnız bir kalp. Biz, kadınlar genellikle sessizlik ve boşlukta kendimizi pek rahat hissetmeyiz. Bazen bunlar için yalvardığımız olur. Çocukların sessiz kaldığı sadece bir saat veya hiç rahatsız edilmeden uyuduğumuz bir gece… Ama günün sonunda, ilişkilere ihtiyacımız olur. Kadın olarak, diğer insanlarla bağlantı kurmaya, arkadaşlarımız, eşimiz veya çocuklarımızla iletişim içinde olmaya ihtiyacımız vardır.  

Şükürler olsun ki, O’nunla tanıştım. O yalnız, çaysız ve arkadaşsız günlerden birinde. O’nunla çaresizliğimin ve kırılganlığımın tam dibindeyken tanıştım. Hayatın anlamsız olduğuna karar verdiğim bir zamanda tanıştım O’nunla. Kalbimin sessizliği içinde, O’nun “Gel ve benimle konuş” diyen sesini duydum.

O’nun kim olduğunu biliyordum. Ve O’nu nerede bulabileceğimi de. Tam oradaydı, kalbimin tam ortasında, Tanrı’nın olan yerde. Böylece O’nu yanıtladım, “Rab, geliyorum”. Ve ne olduğunu biliyor musunuz? O’nun çay için her zaman vakti var. Sadece bir, on veya 50 değil, yüzlerce, binlerce bardak çay için…

Birbirimizi tanımaya devam ediyoruz. Hakkımda ki her şeyi biliyor ve bilgisini aşırı şekilde kullanmaya çalışmıyor. Bir sonraki itirafım ve sırrım için bekliyor oluyor. Ya ben? Elbette O’nun kalbini keşfetmek için milyonlarca bardak çaya ihtiyacım olacak ama yine de değerine dair artık az da olsa bir fikrim var ve O’nunla daha fazla vakit geçirmek istiyorum.

Asla sesimden veya varlığımdan yorulmayan biri O. Sabırla şikayetlerimi ve derin arzularımı dinliyor. Hayat zor geldiğinde benimle birlikte iç çekiyor ve eğlenceli olduğumda benimle birlikte kahkaha atıyor. Sadece kalplerinizi hazırlayın ve bir bardak çay koyun.

Denemek ister misiniz?

Fotoğraf: Thomas Zorroche

Keila Macip

Author

Yorum Ekle

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Bizi takip edin!

Sosyal medya hesaplarımızdan bizi takip ederek dergimizle ilgili son güncellemelerden haberdar olabilirsiniz.

Your Header Sidebar area is currently empty. Hurry up and add some widgets.