Miras Dergisi

Bir Davranış Atölyesi Olarak Kilise

Kilise insanlar topluluğudur. Hatta bir insanın içinde bulunabileceği en ayrıcalıklı topluluktur, çünkü Mesih’in Bedenidir. Her yönden her şeyi dolduranın doluluğudur (Efesliler 1:23). İsa Mesih’i izleyen insanlardan oluşan bu topluluk, Mesih’i tanıyabileceğiniz, yaşayabileceğiniz ve işitebileceğiniz yerdir. Mezhebi, ibadet tarzı ya da uygulaması ne olursa olsun, Kilisenin Başı Mesih’tir ve Kilise Mesih’e aittir.

Gelin görün ki, Kilisede bulunmak zor bir şeydir, hatta sık sık ciddi bir sınava dönüşebilir. Neden mi? Kilise dışında insanlar birbirlerine benzer kişileri bulurlar, kulüpler, dernekler, vakıflar kurarlar. Mesela solcular solcuları, sağcılar sağcıları, zenginler zenginleri çekip toplaşırlar. İdeolojileri, amaçları, zevkleri ve yaşam tarzları benzeş olan insanlar bir araya gelirler. Oysa, Kilisede bir araya gelen insanlar birbirlerine hiç benzemezler.   Bizleri bir araya getiren ve aynı Bedenin üyeleri yapan İsa Mesih’tir. Mesih’ten başka hiçbir ortak noktamız olmayabilir. Hatta, çoğu noktamız bizi birbirimizden itip uzaklaştırırken bizi bir arada tutan yegane nokta Mesih olabilir. Ve Mesih kesinlikle yeterlidir! Ancak O bizleri bir araya getirirken ortak zevklerimizi, tatlarımızı ya da benzerliklerimizi değil, tümüyle kendi seçimini ve isteğini dikkate alır.

Galatyalılar 3:27-29 Vaftizde Mesih’le birleşenlerinizin hepsi Mesih’i giyindi. Artık ne Yahudi ne Grek, ne köle ne özgür, ne erkek ne dişi ayrımı var.

Kilise bu “ayrımsızlığın” yaşandığı yerdir. Kilisede sadece patronlar, sadece solcular, sadece yoksullar, ya da sadece ırkdaşlar bir araya gelmez. Mesih’e ait olanlar arasında işsizler de var, işadamları da; kadınlar da var, erkekler de; zenginler de var, yoksullar da. Yeni imanlılar ve eski imanlılar, olgun imanlılar ve zayıf imanlılar da var kilisede. Farklı milliyetler, değişik görenekler, ayrı ayrı beklentiler, karşıt görüşler var. Üniversiteli de var, ilkokul mezunu da, profesör de var okuma yazması olmayan da…

İşte bu nedenle, Kilisede bulunmak zor bir şeydir!!! Çünkü huyu, suyu, tavrı, takımı ve tutumu bambaşka olan insanlarız. Mesih’i takip eden bizler arasında bu kadar çok farklılık ve bu kadar az benzerlik varsa, bununla nasıl baş ederiz? Bu kadar değişik insanın bir araya gelmesi, birlikte tapınması, dua etmesi, sohbet etmesi büyük bir zenginlik ama aynı zamanda çok çetin bir sınav değil mi?

Romalılar 12:10 Birbirinize kardeşlik sevgisiyle bağlı olun. Birbirinize saygı göstermekte yarışın.

İşte bir arada kalmamızın tek yolu bu sevgi bağı ve saygı yarışıdır! Bu bağlılığı ve bu yarışı öğrenebileceğimiz tek yer Kilisedir. Üstelik İsa Mesih bizleri bizzat bu nedenle bir araya getirmiştir. O’nun muhteşem bilgeliği, bu inanılmaz çeşitlilikte sevgiyi ve saygıyı öğrenerek büyümemizi planlamıştır.

Kilisede herkes eşit derecede değerli ve önemlidir. Ama ah şu insanî yanımız yok mu; bazılarımız daha fazla değerlenmek ve önemsenmek ister. Tüm diğer kurumlarda insanlar birbirlerini geçmek için yarışırlarken, kilisedeki yarış birbirimize sevgi ve saygı gösterme yarışıdır. Ama ah şu eski benliğimiz yok mu; bazılarımız sevgiyi ve saygıyı unutarak yarışır.

İsa Mesih, Matta 5:46’da şöyle sormuştu: Eğer yalnız sizi sevenleri severseniz, ne ödülünüz olur?

Her şeye rağmen, İsa Mesih’in farklılıktan birlik, aykırılıktan uyum, renklilikten zenginlik yaratmakla ilgili muhteşem tasarısı takdire layık değil mi? Onca farklılığa rağmen değişik ırktan, ideolojiden, olgunluk düzeyinden ve tiryakilikten olan insanları kabul etmeyi öğrendikçe büyürüz! Kırıldıkça bağışlamayı, horgörmek yerine hoşgörmeyi, muhabbeti beğenmesek de dinlemeyi, gidişattan hoşlanmasak da sabretmeyi, üstelik bunları kendi rızamızla yapmayı başka nerede öğrenebiliriz? Başka nerede sevilmesi zor olan insanları “sevmeyi” öğrenebiliriz? Bunun gerçekleşebileceği tek bir yer var: Kilise!

Efesliler 4:2 Her bakımdan alçakgönüllü, yumuşak huylu, sabırlı olun. Birbirinize sevgiyle, hoşgörüyle davranın.

Kilise bir davranış atölyesidir. İsa Mesih’e benzer şekilde davranma sanatını öğrenme yeridir. Rabbimiz Kiliseyi bu kadar çok sevdi ve bizi bir araya getirebilmek için kendi canını feda etti. Bu nedenle, Kilise bize değil, İsa Mesih’e aittir. Bize kalsaydı, sadece ideolojik kankalarımızla, kafadaşlarımızla, sosyal panpalarımızla toplaşır, başka herkesi kapı dışarı ederdik! Bizden farklı olup canımızı sıkan, kanımıza dokunan hiçbir şeye, hiç kimseye tahammül etmek zorunda kalmazdık. Böylece asla alçakgönüllülüğü, kabullenmeyi, sabretmeyi ve sevmeyi öğrenmezdik… Asla büyümezdik!

Ne mutlu ki Kilise bizim değil, Tanrı’nın fikridir! Dünyadaki tüm diğer kurumlar insanın fikridir, ama yalnız kilise Tanrı’nın fikridir. Kendimizi her gün inkar edip çarmıhımızı yüklenmek gibi bu da O’nun tasarısıdır. Reklamlar çarmıhımızı kaldırıp atmayı, hafifleyip rahatlamayı ve böylece güya “özgürleşmeyi” telkin eder bize. Kutsal Kitap ise gerçek özgürlüğün Mesih’te olduğunu öğretir. Çarmıhımızı yüklendiğimiz zaman özgürce yürürüz, zira Mesih’le yürümenin “çarmıhsız” bir yolu yoktur. Aynı şekilde, çarmıhsız bir kilise yaşamı da yoktur. Çarmıh sürekli olarak “beni” öne çıkaran bencil benliğimize soğuk çivilerle ölmeyi, bize “sen” demeyi, “biz” demeyi öğretir. İşte Kilise “beni” bırakıp, seni ve bizi öğrendiğimiz yerdir.

Efesliler 4:32 Birbirinize karşı iyi yürekli, şefkatli olun. Tanrı sizi Mesih’te bağışladığı gibi, siz de birbirinizi bağışlayın.

Peki böyle bir şey nasıl olabilir? Hayatı boyunca “tam bağımsızlık” hayalinin ardından koşmuş bir kişinin, Mesih’i kabul edip de kilisedeki kardeşlerine “bağımlı” olmayı öğrenmesi ne büyük bir sınavdır! Bu sınavı geçen az sayıda kişi vardır. İdolleri hep asiler olmuş bir kişinin kilise önderine itaat etmeyi, sürekli konuşan bir kişinin karşısındakine kulak vermeyi, hep alan birinin vermeyi, hizmet etmeyi uşaklık zanneden bir zihniyetin ayak yıkamayı öğrenmesi sadece kilisede mümkündür.

Peki neden bu işler böyledir? Çünkü İsa Mesih Kral olduğu halde kul olmaya razı olmuştur. Buyruğuyla evreni yaratan, buyruk altına girmiş, her şey kendisine eğildiği halde, kendisi öğrencilerinin önünde eğilmiş, hizmet edilmeye değil, hizmet etmeye gelmiş, canını bile düşmanları için vermeye razı olmuştur. Bizi de aynı yolun yolcusu olmaya çağırmaktadır! Bu yüzden birçok kişi kiliseyi cazip bulup geliyor ve yine birçok kişi dayanamayıp kiliseden uzaklaşıyor. Oysa ki Tanrı’nın muazzam tasarısı, bütün tasarıların tasarısıdır ve bu tasarı bizleri İsa Mesih’in benzerliğine dönüştürmektir.

Romalılar 8:29 Tanrı önceden bildiği kişileri Oğlu’nun benzerliğine dönüştürmek üzere önceden belirledi. Öyle ki, Oğul birçok kardeş arasında ilk doğan olsun.

Demek ki Tanrı’nın tasarısı bizleri değiştirmek, zayıflıklarımızdan, eksikliklerimizden, kusurlarımızdan, lekelerimizden arındırmak ve kendi Oğlu’na benzer kılmaktır. Göklerdeki Babamız, bizim Oğlu İsa Mesih gibi olmamızı istiyor, O’nun gibi sevmemizi, kabullenmemizi, bağışlamamızı sabırlı, kutsal, pak ve doğru olmamızı istiyor.

Bunların gerçekleştiği yer, Oğul gibi yaşamayı ve davranmayı öğrenebileceğimiz yegane atölye Kilise’dir. Kilisenin yerini tutabilecek başka hiçbir şey yoktur. Kilise bir insanın içinde bulunabileceği en ayrıcalıklı topluluktur. İsa Mesih Kiliseyi o kadar çok sevdi ki, temizleyerek kutsal kılmak için kendini feda etti (Efesliler 5:26-27). O’nun arzusu, bizlerin de Kiliseyi böyle sevebilmemizdir.

(Miras’ın 5. yıl özel sayısından…)

 

 

Levent Kınran

Anadolu Protestan Kilisesi Önderi

Yorum Ekle

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Bizi takip edin!

Sosyal medya hesaplarımızdan bizi takip ederek dergimizle ilgili son güncellemelerden haberdar olabilirsiniz.

Your Header Sidebar area is currently empty. Hurry up and add some widgets.