Miras Dergisi

Bu ülkede neden süt ve bal akmıyor?

“Süt ve bal akan ülke” ifadesi Kutsal Kitap’ta İsraillileri teşvik etmek üzere Tanrı’nın onlara vaat ettiği verimli toprakları tarif etmek için kullandığı bir mecazdır (örn. Çık 3:8). Tanrı, halkının hep iyi bir yerde yaşamasını istemiştir. Bu nedenle yaratma eylemini tamamladığında “her şeyin çok iyi olduğunu” görmesi önemlidir. İnsanlar bu iyi dünyada çevreleriyle dost bir biçimde yaşayacak ve Tanrı’yı temsilen dünyayı denetimleri altında tutacaklardır. Dünyadan sorumludurlar (Yar. 1:28-31).

Şimdi anladığımız biçimiyle çevrebilim (ekoloji), Kutsal Kitap’ın konusu değildir. Kutsal Kitap, Tanrı ve insanı konu alır. Bu bağlamda insanın çevresiyle ilişkisi de sık sık gündeme gelmektedir. Doğal kaynakların azlığı (Yar. 13:6), sel ya da kıtlık gibi doğa sorunları (Mez. 69:3; Yar. 41:37vd), çevre kirliliği (Hez. 34:17-19) onlara yabancı değildir. Tabii ki bu sorunları günümüzdeki kavramlarla tartışmamışlardır.

Sorunlar onları etkilediği ölçüde çözüm bulmuşlardır. Yusuf kıtlık olacağı bilgisine sahip olduğunda yiyecekleri depolamıştır, İbrahim ile Lut otlaklar sayıları büyüyen sürüleri için yetersiz kaldığında yeni topraklara yönelmişlerdir. Yine de nüfus çok fazla olmadığı için çözümler daha kolaydır.

XVIII. yüzyıldan sonra artan nüfus hem fırsatlar hem de zorluklar yaratır. Üretime yönelik talep bu dönemden sonra hızla artar. Zamanla gelişen sömürgecilik ve kapitalizm ticareti büyütür. Böylece XVIII. yüzyıldaki sanayi devrimine giden yol aşılmış olur. Üretim ve tüketim teşvik edilir. Sanayileşme üretmeyi kolaylaştırır, mallar bollaştıkça fiyatlar düşer. Sanki insanlar sonsuz bir refaha kavuşacaklarmış gibi görünür. Kaynaklar sınırsızmış gibi gelir. XX. yüzyılın ikinci yarısından sonra gerçekler kaçınılmaz olarak fark edilir. Tüketim çılgınlığı büyüdükçe kaynaklar azalır; petrol, madenler, su, toprak her şey tehlikeye girer. Sonra petrol savaşları çıkar ve gelecekte su savaşlarının da çıkacağı öngörülür. Dünya daha kalabalık, daha çok şiddetin olduğu, fırtınaların ve hortumların arttığı, iklimin eskisi gibi olmadığı bir yer halini alır.  İnsanlar çevresel sorunların farkına varırlar. Farkındalık, insanları çözüm konusunda harekete geçirmek için zorlar.

Peki, çevresel sorunların çözümünde ilk adım nedir? Kutsal Kitap her şeyi iyi yaratan Tanrı’nın insanlığı kendi başına bırakmadığını, onlara yine iyi bir yaşam konusunda yol göstermeye çalıştığını açıklar. İnsanlar yaratılışı, dünyayı suistimal etmiş olsa da, Tanrı onlara bir yol gösterir: “Tanrınız RAB’bin size buyurduğu yollarda yürüyün. Öyle ki, mülk edineceğiniz ülkede sağ kalasınız, başarılı ve uzun ömürlü olasınız.” (Yas. 5:33; bkz Yas. 5:31-6:5)

Bu ayete benzer çok sayıda ayeti Kutsal Kitap’ın içinde bulmak mümkündür. Tanrı refah, başarı ve sağlık için önkoşul olarak O’nun buyruklarına uygun bir hayat tarzını seçmelerini insanlara söylemiştir. Her şeyin Yaratıcısı ile sürdürülecek sağlıklı bir iletişim, çevre sorunları için de temel önem taşımaktadır. Yukarıda aktarılan ayet grubunun son sözlerinin “Dinle, ey İsrail! Tanrımız RAB tek RAB’dir. Tanrımız RAB’bi bütün yüreğinizle, bütün canınızla, bütün gücünüzle seveceksiniz.” (Yas 6:4-5) olması tesadüf değildir. Tanrı buyruklara uymadan “süt ve bal akan diyarda” refah içinde yaşayamayacaklarını bildirirken, buyruklara uymanın da ancak bir sevgi ilişkisiyle olabileceğini açıklar. Tanrı sevilmelidir; O bu sevgiye layıktır.

O’nun yarattığı dünya da sevilmeye layıktır. Kendilerine sorulsa dünyayı sevdiklerini söyleyecek pek çok kişi, yaşadığımız bu gezegene olan sevgimizi nasıl göstermemiz gerektiğini akıllarına bile getirmezler. Bu nedenle kanalizasyonları derelere, denizlere bağlarlar; bu nedenle arazi kazanmak için orman yangını çıkarmayı hak sayarlar; arabalarından sokaklara çöp atarlar; doğa için harekete geçen örgütleri burun kıvırarak izlerler. Yaşadığımız dünyayı sevmek ve onu korumak genellikle çok az kişinin gündeminde yer bulur. Hükümetlerin çevre konularındaki ahlaki açıdan hatalı kararlarına karşı tepki göstermeden yaşamlarını sürdürürler.

İnsanlar günümüzde kendilerini doğanın ve doğadaki diğer canlıların çok üzerinde bir yere koymuşlardır. Böylece doğaya karşı hiçbir sorumlulukları olmadan yaşayabileceklerini sanırlar. Çevre kirliliği ya da iklimle ilgili sorunlar, onlar için ‘önemli’ hayatlarının yanında ihmal edilebilecek değerdedir. Hristiyanlık insanların çağımızdaki duyarsızlığına karşı peygamberliksel bir karşı çıkışla uyarıcı görevini yerine getirmelidir. Hristiyan olarak sorumluluğumuz, Tanrı’nın bizi yaratırken verdiği yeryüzünde, O’nun temsilcisi olarak, görevimizi günümüz koşullarında yerine getirmeye gayret etmektir.

Bu sorumluluklar arasında insan ve hayvan haklarını savunmak, hayvanların soylarının tükenmesine engel olacak bir bilinçle davranmak, insanların farklı kültürlerinin çeşitliliğini tehdit eden küreselleşme karşısında uyanık olmak, yaşadığımız yeryüzünün sahibi olan Tanrı’ya uygun bir biçimde koruyup kullanmak sayılabilir. Bu sorumluluk daha açık yazılacak olursa, Karadeniz’in hemen bütün çaylarına yapılan HES’lerin ortaya çıkardığı çevre sorunlarına ve o çaylarda yumurta bırakan balıkların soylarının tükenmesine itiraz etmeyi de içerir. Kapitalizmin ve getirdiği hızlı yaşam biçiminin sonucu olan yerel yemek türlerinin, yerel giysilerin yok oluşunu kabul etmemeyi de kapsar. Büyük bir çevre yıkımına yol açacak şekilde fay hatlarına yakın yapılan nükleer tesislere, tünellere, barajlara karşı çıkma sonucunu da doğurur.

Neden bizim ülkelerimiz “süt ve bal akan” ülkeler değillerdir? İnsanlar büyük ölçüde Tanrı’nın buyruklarına uymazlar da ondan. Çağımızın peygamberleri insanlara Tanrı sözünü ileten ve onlara bu söze uymayı çağıran insanlar olmalıdır. Mesajımız tövbe ve kurtuluş mesajıdır. Ama bu mesajın içinde Eski Antlaşma zamanında olduğu gibi toplumsal adalet, merhamet çağrısı da olmalıdır. XXI. yüzyılda bildirimizi bütünleyen insan haklarına, cinsel eşitliğe, kültürel çoğulculuğa ve mutlaka çevrenin kurtarılmasına yönelik çabalarımız olacaktır.

(Miras’ın 14. Sayısında yayınlanmıştır)

İhsan Özbek

1 Yorum

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

  • Uzun yıllardır İsa Mesih inancına bağlı olarak yaşamaya çalışan biri olarak, yazıda sözünü ettiğiniz anlamda ne hristiyan bir bireyin ne de tüzel kişiliğin bu konulara dair tavrını, girişimini görmedim. Maalesef genel tavrın dışına çıkamıyoruz. Kendimi ayrı tutacağım, çünkü hemen bütün çevre örgütlerine elimden geldiğince destek olmaya çalışan biriyim. Tanrı’nın bizim için yarattığı ve iyi oldu dediği dünyaya imanlı yaklaşımı bu olmamalı. Esenlik ve saygıyla

Bizi takip edin!

Sosyal medya hesaplarımızdan bizi takip ederek dergimizle ilgili son güncellemelerden haberdar olabilirsiniz.

Your Header Sidebar area is currently empty. Hurry up and add some widgets.