Hélder Pessoa Câmara 1909 yılında Brezilya’nın kuzeydoğusunda, oldukça fakir olan Fortaleza kentinde dünyaya gelir. İlkokul öğretmeni bir annenin ve muhasebeci bir babanın oğludur. Fakir bir ailede doğmasına rağmen Camara, iyi bir Katolik eğitimi alarak büyür. Yaklaşık 4 yıl sonra rahip olmaya karar verir ve 14 yaşında girdiği rahiplik eğitiminden 22 yaşında mezun olur.
Rahipliği boyunca Camara bir “sosyal değişim hareketinin” öncüsü olur. Brezilya’daki fakir insanların ihtiyaçlarını fark etmiştir ve bunu düzeltmenin yollarını arar. Bir dönem Brezilya’da aşırı sağcı fikirleriyle bilinen bir partiye katıldıysa da, kısa süre sonra partiyi terk edip kiliseyle birlikte çalışmaya devam eder. Camara bunu şöyle anlatır: “Kilisenin çalışmaya ihtiyacı var, sadece insanlar için değil fakat insanlarla birlikte.” Bir keresinde de şöyle yazmıştır: “Fakir insanlarla birlikte yaşadığınızda şunu fark edersiniz; okuma yazma bilmiyor olsalar da, kesinlikle nasıl düşünmeleri gerektiğini biliyorlar.” Onun sözleri bize parası olan insanlarla olmayanların eşitliğini hatırlatır. Diğerleri kadar iyi muamele görmeyi hak ederler ve her fırsatta yardım almalıdırlar. 1952 yılında Camara, Rio de Jenairo’nun yardımcı episkoposu olur ve Brezilya Ulusal Episkoposlar Konferansı’nın kurulmasına yardım eder. Episkoposluk makamındaki yaşamı oldukça sadedir. Bir arkadaşı Camara’nın her gün sokağın köşesindeki barda, alkolikler ve inşaat işçileriyle birlikte yemek yediğini ifade eder. 1960’larda Papa’yla Brezilya’nın sorunlarını istişare etmek için Roma’ya bir yolculuk yapar. Bu aynı zamanda II. Vatikan Konsili’ne denk gelir. Daha sonra Camara, Olinda ve Recife kentlerinin başepiskoposu olarak tayin edilir. Aynı dönemde Brezilya büyük bir şiddet ve baskı dolu bir döneme girer. Camara’ya göre, baskıdan ve onun havadaki sesinden uzak durmakta fayda vardır. 1985 yılında görevinden emekli olur.
Camara, Latin Amerika’da sosyal adalet konusunda çalışmalarıyla çok iyi bilinen biridir. Asla episkoposluk konutlarında kalmayı tercih etmemiş, basit yaşamı episkoposluğu öncesi ve sonrasında hiç bozulmamıştır. İnsanlar onu gecekondu mahallesinin episkoposu diye çağırmışlardır. Sosyal adalet ve fakirlere yönelik çalışmaları kendisine Pacem in Terris ve Martin Kuther King ödüllerini getirmiştir. Onun çalışmalarının merkezinde fakirler için kurduğu aş evleri, vakıflar ve bunlar aracılığıyla yaptığı eğitim ve kalkınma çalışmaları vardır. Çağdaşı olan Rahibe Teresa gibi, kilisenin insanlara kalın çizgileri olan “ruhsal” öğütler vermenin ötesinde, gerçek bir yardım eli uzatmasının önemine dikkat çekmiştir. Fakirlikle savaşında ve özellikle baskı rejimi ve sonrasında adaletsiz çalışma şartları altında ezilen işçilerin, sendika hakkına sahip olmasında oynadığı rol, onu Brezilyalılar için bir kahraman haline getirmiştir. Liberal politik görüşleri ve teolojik konularda yaptığı alışılmışın dışındaki yorumları, bazı din adamlarınca hoş karşılanmasa da değeri yıllar içerisinde daha çok anlaşılmıştır.
Onun verdiği örnekte, sadece bağış yaparak insanların yaşamını desteklemek yoktur. O ihtiyacı olanlarla kendi şartları içinde, onlar gibi yaşayarak yaşamlarına dokunmuştur. Camara’ya göre; “merhamet içeren hizmetin tek bir yolu yoktur, hizmet etmek isteyen için her çağda insanlardan yükselen büyük bir çağrı vardır.” Bu yönüyle Camara, “Hristiyanların büyük gücünün teknisyeni” olarak da adlandırılmıştır. Bu güç, değişimi başlatan ve sürdüren sevgi hizmetidir. Bu hizmet 3. Dünya Hristiyanları için tanıklık örneği olacaktır.
Onun Hristiyanlık anlayışı, inancı değişmez bir gerçek olarak kabul eder. Ancak an be an keşfedilmelidir. Gerçekliği hep aynı olsa da keşfettiğimiz her parçası bize bilinmeyen yeni bir lütfu, Rab’bimiz Mesih İsa’dan bir armağanı getirir. Ayın keşfedilmesi gibi, var olanı bize gösterir ancak heyecan verici ve değiştiren bir etkisi vardır. Bu keşfin alanı insanlardır; komşularımız, arkadaşlarımız, dostlarımız ve ihtiyaç içinde yardım bekleyen insanlardır…
Camara son konuşmalarından birinde bize çarpıcı ancak bilinen bir gerçeği hatırlatmıştır: “Evet! Günahlarım ve hatalarım ve de zayıflığım kesinlikle çok önemli ve belirleyicidir! Ama benim zayıflıklarımdan, hatalarımdan ve günahlarımdan çok daha büyük olan bir şey vardır: Tanrı’nın merhameti…”
Yorum Ekle