Miras Dergisi

Dirilişin Umudu: Ortadoğu’da Hristiyan Olarak Yaşamak

Orthodox Christian worshippers hold candles during the Easter service at the St. Porphyrios church in Gaza City, Gaza on 15 April 2017. [Image: Mohammad Asad / Middle East Monitor]

Ortadoğu, Kutsal Kitap’ın tarihi sahnesi ve ilk kiliselerin beşiği olmasına rağmen, bugün Hristiyan toplulukları birçok zorlukla mücadele etmektedir. Ayrımcılık, sosyal baskılar ve hatta doğrudan tehditler, burada inancını sürdürmeye çalışanlar için sıradan gerçeklerdir. Ancak tam da bu noktada, Hristiyan inancının en temel dayanağı olan diriliş, inananlar için yalnızca teolojik bir gerçek değil, aynı zamanda yaşamsal bir umut kaynağıdır. Diriliş, sadece geçmişte gerçekleşmiş bir mucize değil, bugün de Hristiyanların imanını diri tutan bir gerçektir.

Ortadoğu’da Hristiyan Olarak Var Olmak

Bu bölgede Hristiyan olmak, çoğu zaman cesaret gerektirir. Tarih boyunca inananlar, kimlikleri nedeniyle kısıtlamalar ve baskılarla yüzleşmiştir. Günümüzde de bazı ülkelerde ibadet özgürlüğü sınırlı, kiliseler gözetim altında ve toplumsal kabul düşük seviyededir. Ancak erken kilisenin tarihi, zulmün imanı zayıflatmadığını, aksine derinleştirdiğini gösterir. Tertullian’ın dediği gibi: “Şehitlerin kanı, kilisenin tohumudur.” Bu bağlamda, Hristiyanlar için diriliş yalnızca geçmişin bir hatırası değil, bugünün ve geleceğin garantisidir.

Hristiyan inancında kilise, yalnızca bir bina veya kurum değil, yaşayan bir topluluktur. Diriliş inancı, bu topluluğun dayanıklılığını ve direncini şekillendirir. Bugün Ortadoğu’da müjdecilik yapmak, hizmet etmek ve imanını yaşamak isteyenler için diriliş, korkusuzca hareket edebilmenin kaynağıdır. Kiliseler, dirilişin ışığında müjdeyi duyurmaya devam ederken, sosyal hizmetler, yardım çalışmaları ve iman eğitimleriyle Hristiyanların toplum içinde etkin bir rol oynamasına destek olmaktadır.

Diriliş: İmanın Temel Taşı

Diriliş, Hristiyan teolojisinin merkezinde yer alır. Pavlus, “Eğer Mesih dirilmemişse, imanınız boştur” (1. Korintliler 15:17) diyerek bu gerçeğin hayati önemini vurgular. Diriliş olmadan Hristiyanlık yalnızca ahlaki öğütler içeren bir öğreti olarak kalırdı. Ancak diriliş, ölümün ve günahın yenildiğini ilan eder. Ortadoğu’daki Hristiyanlar için bu ayet yalnızca bir öğreti değil, günlük yaşamın içinde karşılık bulan bir güçtür. Onlar, bu dünyanın geçici sıkıntılarına karşın, sonsuz yaşam umuduna tutunarak yollarına devam ederler.

C.S. Lewis, “Eğer diriliş doğruysa, o zaman Hristiyanlık’nın önemi sınırsızdır; eğer yanlışsa, hiçbir önemi yoktur” der. Diriliş, inananlara, baskıların ve acıların nihai olmadığını hatırlatır. Ölüm, yalnızca bir eşiktir; diriliş ise asıl gerçektir. Bu gerçek, özellikle baskı altındaki toplumlarda Hristiyanların imanlarını daha cesur bir şekilde yaşamasına vesile olur.

Dirilişin Getirdiği Dönüştürücü Güç

Diriliş, sadece teolojik bir kavram değildir; aynı zamanda Hristiyanların günlük hayatını şekillendiren bir hakikattir. Ortadoğu’da yaşayan imanlılar için dirilişin anlamı, korkuya boyun eğmemek, zulüm karşısında yılmamak ve Tanrı’nın egemenliğine güvenmektir. Mesih’in “Dünyada sıkıntınız olacak, ama cesur olun! Ben dünyayı yendim” (Yuhanna 16:33) sözleri, imanlıların her koşulda yol almalarını sağlayan bir vaattir.

Kilisenin hizmetleri açısından diriliş, yalnızca bireysel bir umut kaynağı olmakla kalmaz; aynı zamanda toplulukların birlik içinde kalmasını sağlayan bir temeldir. Bugün Ortadoğu’da kiliseler, sadece ibadet merkezleri değil, aynı zamanda sosyal yardımlaşma ağları, eğitim merkezleri ve barış elçileri olarak görev yapmaktadır. İmanlılar, diriliş umudunu, yetimlere, mültecilere ve ihtiyaç sahiplerine hizmet ederek somutlaştırmaktadır. Bu hizmetler, Hristiyan inancının yalnızca sözde değil, eylemde de yaşandığını gösterir.

Diriliş, aynı zamanda baskı altındaki imanlılara, korkularına teslim olmamaları için ilham verir. Hristiyan yazar Dietrich Bonhoeffer, zulüm altında dahi inancını korumanın önemini şu sözlerle dile getirir: “Tanrı’nın sevgisi, korkudan daha güçlüdür.” Ortadoğu’da iman edenler için bu sözler, her türlü baskıya rağmen umutlarını kaybetmemeleri gerektiğini hatırlatır.

Dirilişin Toplumsal ve Ruhsal Boyutu

Dirilişin bireysel boyutunun ötesinde, toplumsal bir etkisi de vardır. Tarih boyunca baskı altındaki Hristiyan toplulukları, dirilişin getirdiği cesaretle birçok değişime öncülük etmiştir. Okullar, hastaneler, yetimhaneler ve yardım kuruluşları kurarak sadece kendi topluluklarına değil, içinde bulundukları toplumlara da katkı sağlamışlardır. Bu hizmetler, Hristiyanların yalnızca inançlarını koruma mücadelesi vermediğini, aynı zamanda yaşadıkları topraklarda Tanrı’nın sevgisini ve adaletini yaymaya çalıştığını gösterir.

Bugün, baskılara rağmen inancını sürdüren her Hristiyan, dirilişin yaşayan bir tanığıdır. Onların inançları yalnızca bir geleneğin devamı değil, dirilmiş Mesih’in bir yansımasıdır. Diriliş Bayramı’nda, özellikle Ortadoğu’daki kardeşlerimizi dualarımızda hatırlayalım. Çünkü zulmün ötesinde, “Tanrı’nın kudretiyle saklanan” (1. Petrus 1:5) bir topluluk vardır. Diriliş, yalnızca geçmişe ait bir mucize değil, bugün de süregelen bir zaferdir. Ortadoğu’daki Hristiyanlar için bu zafer, sadece bir teolojik gerçek değil, hayatın kendisidir.

Gökhan Talas

Yorum Ekle

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Bizi takip edin!

Sosyal medya hesaplarımızdan bizi takip ederek dergimizle ilgili son güncellemelerden haberdar olabilirsiniz.

Your Header Sidebar area is currently empty. Hurry up and add some widgets.