Anavatanları Mezopotamya olan Asuri-Keldaniler, Asur ve Babil krallıklarının torunlarıdır ve Mesih İsa’nın dili olan Aramiceyi konuşurlar. Bu dile “Souret” derler ve bu “Hristiyanların dili” anlamına gelir. Asuriler bugün Louvre Müzesi’nde sergilenen tabletlerdeki ilk çivi yazısının mucitleridir. Keldaniler, 16. yüzyılda Papa’nın otoritesini kabul edip Katolik olmuş olan Asurlular, yani Süryanilerdir. Asurlular, Aramiler olarak da bilinir. Katolik olan bu Asurlulara Papa tarafından “Keldaniler” adı verilmiştir. Asurluların Katolik olmayanlara önceleri Nesturi adı verilirdi, ancak bugün hepsi Asuri Kilisesi olarak tanınmaktadır. İnanışa göre Mesih İsa’nın mucizevi olarak doğduğu ahırı gökteki parlak bir yıldızı takip ederek bulan üç müneccim kral Doğu’dan, Kalde diyarından gelmiş ve yeni doğan krala hediyeler getirmişlerdir. Eski Antlaşma’da da Keldanilerden bahsedilir. Asuri-Keldani halkı Hristiyanlığın ilk döneminden beri bu inancı benimsemiştir. 18. yüzyılın sonunda kurulan Süryani Katolik Kilisesi ile aynı kökenden gelseler de, gelenek ve litürji farkları vardır. Bunun sebebi, bir Doğu Kilisesi olan Asuri-Keldani Kilisesi’nin Mezopotamya’da, Süryani Kilisesi’nin ise Bizans İmparatorluğu’nun topraklarında doğmuş olmasıdır. Yine de aynı Kilise Babalarını ve ayni liturjik dili kulanmaktadırlar.
Peki bu Hristiyan topluluğun anavatanlarında bugünkü durumları ne?
Keldanilerin var oluş mücadelelerini incelemek için iki kategori yaratabiliriz: Türkiye Keldanileri ve Kuzey Irak-İran-Suriye Keldanileri. En büyük darbeyi 1915 Hristiyan soykırımında alan Keldaniler için entellektüelleri “Mezopotamya’nın solan çiçeği” tanımlamasını yapıyor.
Kilise geleneğine göre İsa’nın havarisi Aziz Tomas, Aziz Tadday (Addaï) ve Aziz Mari tarafından Hristiyanlığı tanımış ve kabul etmişlerdir. Süryaniler, 13. yüzyılda, Moğol istilalarından önce 80 milyona yaklaşan büyük bir Hristiyan toplumuydu.
Yaşadıkları bölgenin en güçlü Hristiyan elementi olan Keldani ve Süryanilerin tarihi zulüm, katliam, aşağılanma ve unutulma hikayeleriyle dolu. 1915 yılında Osmanlı topraklarında yaşayan Asurilerin % 80-85’i katledilmiştir (yaklaşık olarak 250.000 kişi). Süryanice “Seyfo”, “Saypa”(Kılıç) denen Asuri soykırımı, Avrupa ülkeleri tarafından tanınmaya başladı ve bunu ilk tanıyan ülke 2010 yılında İsveç oldu; Fransa, İsveç, Belçika, Amerika, Avustralya ve Rusya’da Asuri soykırımı anıtları dikilmiştir.
Türkiyeli Keldaniler, bölgede yaşadıkları problemler, özellikle çeteler, soygunlar, kız kaçırma olayları ve tehditler karşısında haklarını arayamamaları neticesinde 1980 darbesinden sonra göç etmeye başladılar. 100.000 kadar Asuri-Keldani Türkiye’yi terketti ve bu göç 1995 yılına kadar devam etti. Boşalttıkları köyler yıkıldı, yakıldı, az bir kısmı da bölge halkı tarafından kullanılmaya başlandı. Keldanilerin Katolik olmalarından dolayı, Osmanlı’daki Katoliklerin himayecisi durumunda olan Fransa ile ilişkileri Kilise ve Hristiyan kurumları aracılığıyla sürüyordu. Kendilerine yeni vatan arayan Türkiyeli Keldaniler, 1980 – 1995 yılları arasında Avrupa’nın Fransızca konuşan ülkelerine, Fransa ve Belçika’ya göç ettiler. Bunun yanında az sayıdaki Keldani kendilerine Almanya ve Holanda’da da vatan buldular. Bugün Paris’in kuzeyinde yer alan Sarcelle, Arnouville ve Gonesse kasabalarında (Paris’e bağlıdırlar), 20.000 kadar Türkiyeli Keldani yaşamakta. Bunlar Türkiye’de yaşarken kaybetmeye başladıkları dillerini ve kültürel öğelerini yeniden buldular ve yüceltiyorlar. Paris’teki Keldani toplumundan daha küçük ama bir o kadar da önemli bir cemaat Brüksel’de bulunuyor. Buradaki Türkiye kökenli Keldanilerin sayısı 10.000 kişi kadar. Fransa Sarcelle’de bugün cemaatin en önemli merkezi, Aziz Thomas Kilisesi bulunuyor ve burada hem Keldanice, hem de dini dersler veriliyor. Kilise kompleksi içerisinde büyük bir buluşma salonu ve sınıflar bulunuyor. Sarcelle’deki Aziz Thomas Kilisesi’nin önünde 1915 Hristiyan soykırımında katledilen 250.000 Asuri Keldani için bir anıt dikilmiştir. Ancak bu bina artık cemaate küçük geldiği için Arnouville’de yeni bir kilise inşaatı devam ediyor. Toulouse, Marseille ve Lyon’da da Keldani aileler yaşıyor. Kalabalık aileri bereket olarak kabul eden Keldaniler, Hakkari, Siirt, Şırnak ve Mardin’deki köylerinin geleneklerini unutmadılar ve Fransa’nın yeşil ve bereketli alanlarındaki bahçeli evlerinde bu gelenekleri hatırlayıp yaşatıyorlar; örneğin toprağa gömülerek serin kalması ve suyunun süzülmesi sağlanan sarımsaklı peynir kovaları gibi.
Irak, İran, Suriye Keldanileri ise 1990 yılından itibaren kaçak ya da legal yollarla Türkiye’ye girerek sığınmacı statüsü alıyorlar. Akabinde mülteci kabul eden, özellikle Kanada, Amerika ve Avustralya gibi ülkeler tarafından resmi olarak kabul edildiklerinde gidiyorlar. Türkiyeli Keldaniler ile bunlar arasında kültürel olarak oldukça fark bulunuyor. Bugün Fransa ve Belçika’da bulunan Keldaniler, Türkiye’deki köylerini hatırlıyor ve memleketlerini özlüyorlar.
[…] Kaybolan Son Hristiyanları: Keldanilerin Göçü. Miras: Hristiyan Düşünce ve Kültür Dergisi. http://www.mirasdergi.com/keldaniler/. […]
250 bin kadarı öldürmüşmüşüz ne alakası var ayrıca moğol işgalinde döneme göre çok büyük nüfus 80 milyon olamaz kaynak verin kaynak haber vermekle olmaz bu ülkede her etnik köken kendisini yüksek gösteriyor anadolu sizin değil biz Türklerin binlerce yıldır. İnsanlara yanlış rakamlar ve yüksek soykırım rakamları vermeyin ermeniler gibi bir başka halklar gibi sahte rakamlar vermeyin. Herkes hakettiği gibi yaşar ama hiç bir halk masum değildir.
moğol zamanında 80 milyon :))) bunu bir doktora öğrencisi bilim adamı adayı soyluyor. lütfen eğitimi bırakın artık