Birinci yüzyılda Hristiyanlık İsrail, Anadolu, Yunanistan ve İtalya’da yayılıyordu. Yahudi kökenli bir inanç sistemi olarak başlayıp çok karmaşık dinsel bir tabloya sahip olan o topraklarda yeni toplumlar arasında geliştikçe, Hristiyanlık yeni sorularla ve meselelerle karşı karşıya geldi. Kilisenin en erken teolojik ikilemlerden birisi bu ortamda ortaya çıktı. Hristiyanlar putlara sunulan kurbanların etini yiyebilir mi?
Bu bölgedeki dinsel çeşitliliği Yeni Antlaşma’nın kendi sayfalarında görüyoruz. Yeni Antlaşman’nın yazarları bu bölgenin inanç sistemlerinden sürekli bahsediyor. Bazen doğrudan veya dolaylı şekillerde müjdeye aykırı olan yaygın inançlara yanıt veriyorlar. Bölgesel dinsel sistemler dışında Roma İmparatorluğu’nun kendi çoktanrıcı bir dini vardı. Dönem dönem imparatorlar bu sistemi zorla uygulatmaya çalıştılar. Ayrıca, kilisenin ortaya çıktığı her bölgede Yahudi kökenli imanlılar da vardı.
Bazı dinlerin ortak noktası olarak, birçok yerde farklı tanrılara ve tanrıçalara kurban kesilirdi. İnsanlar Mesih İsa’ya iman etmeye başladıklarında eski geleneklerini ve inançlarını yeni kriterlere göre değerlendiriyorlardı. Doğal olarak bu konularda tartışmalar da çıkıyordu. Elçilerin İşleri’nde görüyoruz ki Yahudi ve Yahudi olmayan yeni imanlılar arasında bu kurban eti konusunda gerginlik vardı.
Yeni Antlaşma’da birçok yerde kilise kuran ve özellikle Yahudi olmayanlar arasında müjde duyuran Pavlus bu meseleyi kapsamlı bir şekilde açıklıyor. Malesef, bugün imanlılar arasında bu konu tartışılırken, karmaşık ve çok boyutlu olduğu halde, tek bir boyut fark ediliyor veya savunuluyor. Öylece birinci yüzyılda olduğu gibi imanlılar aynı şekilde aralarında tartışıyorlar. Bu makale için özellikle Romalılar 14, 1 Kortintliler 8 ve 1 Korintliler 10’u değerlendirerek Pavlus’un argümanını açıklayacağım. Bu konu hakkında kendiniz için bilinçli şekilde karar vermek isterseniz en az bu bölümleri okumanızı öneririm. Pavlus’un görüşü karmaşıktır ama mantıklıdır ve üç nokta olarak özetlenebilir.
1) Putlara sunulan kurbanların eti sadece ettir. Sahip olduğu herhangi ruhsal gücü veya ahlaki değeri yoktur. Dolayısıyla Ruhsal tehlike oluşmadan ve herhangi bir ruhsal avantajı beklemeden her yiyecek yenebilir.
Romalılar 14:14’te Pavlus şöyle yazıyor: “Rab İsa’ya ait biri olarak kesinlikle biliyorum ki, hiçbir şey kendiliğinden murdar değildir...”
Aynı bölümde 20. ayette şöyle devam ediyor: “Her yiyecek temizdir…”
1. Korintliler 8:4’te Pavlus şöyle yazıyor: “Putlara sunulan kurban etinin yenmesine gelince, biliyoruz ki, ‘Dünyada put bir hiçtir’ ve ‘Birden fazla Tanrı yoktur.”
Aynı bölümde 8. ayette şöyle devam ediyor:”Yiyecek bizi Tanrı’ya yaklaştırmaz. Yemezsek bir kaybımız olmaz, yersek de bir kazancımız olmaz.”
1. Korintliler 10:25-27’te bu konuyu geliştirerek Pavlus şöyle yazıyor: “Kasaplar çarşısında satılan her eti vicdan sorunu yapmadan, sorgusuz sualsiz yiyin. Çünkü ‘Yeryüzü ve içindeki her şey Rab’bindir.’ İman etmemiş biri sizi yemeğe çağırır, siz de gitmek isterseniz, önünüze konulan her şeyi vicdan sorunu yapmadan, sorgusuz sualsiz yiyin.”
Pavlus’a göre kurban eti sadece ettir. İmanlılar ‘sorgusuz sualsiz’ yiyebilirler. Bu argümanın arkasında bir varsayım görünüyor: nesnelerin veya maddelerin kendiliğinde ruhsal gücü veya ahlaki değeri yoktur. Bunun için bu gerçeği anlayan kardeşler Tanrı’ya şükrederek her şeyi yiyebilir. Ama Pavlus’un argümanı burada bitmiyor ve konumuz bu kadar basit değildir.
2) Kurban etini yiyenin niyetleri ruhsal güç veya ahlaki değeri aktarıyor. Kurban eti sadece ettir, fakat bazı imanlılar için öyle bir anlayışa varmak zor olacaktır. Özellikle yeni imanlılar için kurban etini eski dinsel törenlerine bağlı olan anlamından ayrılmak mümkün olmayabilir. Aklında ve vicdanında eski anlamı kalabiliyor. Bu konuda Pavlus şöyle bir prensiple başlıyor:
Romalılar 14:2-3 “Biri her şeyi yiyebileceğine inanır; imanı zayıf olansa yalnız sebze yer. Her şeyi yiyen, yemeyeni hor görmesin. Her şeyi yemeyen, yiyeni yargılamasın. Çünkü Tanrı onu kabul etmiştir.”
Bazı imanlılar kurban etini yememeli çünkü bu konuda imanları henüz zayıftır. Bir imanlı sadece et olarak yiyemiyorsa, yani hala ruhsal bir tören olarak katılıyorsa veya kurban etine bağlı olan ruhsal güçlerden çekiniyorsa, o kişi kurban etini yememeli. O şekilde kurban eti o kişi için murdar oluyor: “Ama bir şeyi murdar sayan için o şey murdardır” (Romalılar 14:14b).
Romalılar 14:23 bu durumdan bahseder: “Ama bir yiyecekten kuşkulanan kişi onu yerse yargılanır; çünkü imanla yemiyor. İmana dayanmayan her şey günahtır.” Benzer bir durum 1. Korintliler 8:7’de geçiyor: “Ne var ki, herkes bu bilgiye sahip değildir. Hâlâ putperest alışkanlıklarının etkisinde kalan bazıları, yedikleri etin puta sunulduğunu düşünüyorlar. Vicdanları zayıf olduğu için lekeleniyor.”
Ayrıca, Pavlus’a göre imanlılar için putlar herhangi bir güce sahip olmadığı halde, putlara tapınan insanlar şeytani güçlere tapınıyor. O yüzden bir imanlının vicdanı kurban eti konusunda rahat değilse veya eski dinsel inançlara göre olan ruhsal avantajı arıyorsa, kurban etini yememeli, yoksa “cinlerle paydaş” olurlar:
“…Putperestler kurbanlarını Tanrı’ya değil, cinlere sunuyorlar. Cinlerle paydaş olmanızı istemem. Hem Rab’bin, hem cinlerin kâsesinden içemezsiniz; hem Rab’bin, hem cinlerin sofrasına ortak olamazsınız.” 1. Korintliler 10:20-21
Böylece imanlının niyetine göre kurban eti zararsız olabilir veya şeytani bir eylem olabiliyor. Temiz vicdanla, imanla, sadece et olarak yiyen için zararsızdır. Fakat vicdanı rahat olmayan için veya ruhsal avantajı arayanlar için kurban etini yemek yanlıştır. Tabii ki Pavlus meseleyi burada bırakmıyor çünkü başka önemli bir boyut daha vardır.
3) Kurban etini yiyen imanlılar, yemeyen imanlıları nasıl etkileyeceğini düşünmeli. Pavlus için kurban etini yiyebilmek bir iman ve özgürlük meselesidir. Fakat bir imanlı kendi özgürlüğünü, başka bir imanlıyı günaha düşürmek için kullanamaz. Dolayısıyla yanımızda olan bir kardeş kurban eti konusunda rahatsız oluyorsa, sevgi için yememeliyiz, o konuda özgür olduğumuz halde.
Romalılar 14:13 ve 15’te Pavluş şöyle ifade ediyor “…Bunun yerine, hiçbir kardeşin yoluna sürçme ya da tökezleme taşı koymamaya kararlı olun… Yediğin bir şey yüzünden kardeşin incinmişse, artık sevgi yolunda yürümüyorsun demektir. Mesih’in uğruna öldüğü kardeşini yediklerinle mahvetme!”
1. Korintliler 8:13’te benzer bir şey açıkladıktan sonra çok çarpıcı bir ifadede bulunuyor: “Bu nedenle, yediğim şey kardeşimin sendeleyip düşmesine yol açacaksa, kardeşimin düşmemesi için bir daha et yemeyeceğim.” Kurban eti konusunda bilgili, güçlü, özgür olabiliriz ama sevgi daha önemlidir ve bu konuda daha zayıf olan kardeşimiz eti yediğimizi görüp, yeteri kadar olgun olmadığı halde bizim gibi yiyip günah işleyecekse, biz de suç işlemiş oluyoruz.
, 1. Korintliler 10:27-29’da Pavlus qçıkladığı prensipleri çok pratik bir şekilde nasıl uygulayacağımızı anlatarak diyor ki, imanlı olmayan bir kişinin evine gidersek, endişelenmeden önümüze konulan her şeyi yiyebiliriz. Fakat, yanımızda bir kardeşin et konusunda rahatsız olduğunu fark edersek, o eti yememek daha iyidir.
Müslüman dünyasında yaşayan Hristiyanlar için bu son derece güncel bir konudur. Her sene Kurban Bayramı’nda bu tartışmalar da çıkıyor. Peki Pavlus’un argümanını uygulayarak, komşumuzun getirdiği kurban etini yiyebilir miyiz? Her imanlı önce kendi yüreğine bakmalı. Bu konuda vicdanımız rahatsız veya endişeli mıdır? Eski inancımıza bağlı olan düşüncelerimiz var mı? Herhangi ruhsal avantaj arıyor muyuz? Eğer öyle bir durum varsa yememeliyiz, çünkü putlara tapınmış oluruz ve cinlerle paydaş oluruz. Ayrıca, yanımızda bu konuda vicdanı rahatsız olan bir kardeş varsa yine yememeliyiz. Fakat imanla bu konuda olgunlaştıysak ve temiz vicdanla yiyebiliyorsak o zaman özgürüz ve yiyebiliyoruz. Bence bu konuda çok yakın bir paralellik olduğu için Pavlus’un argümanını net bir şekilde kendi durumumuz için aynı şekilde uygulayabiliriz.
Pastörler ve öğrenci yetiştirenler bu konuda dikkat etmeli bence. Yeni imanlılar henüz eski alışkanlıklarından ve anlayışlarından gelişmek için bir süre beklemek önemli olabilir. Hatta bazı imanlılar yıllar sonra hala kurban etini yemek istemeyebilirler ve hiç kimse onları yargılamamalı. Kutsal Ruh her imanlının yüreğinde çalışıyor ve O’na kulak vermeliyiz. Ama aynı zamanda bu konunun daha ince ayrıntılarını da öğretmeliyiz ki zamanla öğrencilerimiz olgunlaşsın ve imanla her şeyi yiyebilsinler.
Pavlus’un döneminde imanlılar arasında bu konuda kavgalar çıkıyordu ve bölünmeler oluyordu. Bazen bizim aramızda aynı durum söz konusu olabilir. Pavlus’un uyardığı gibi gereksiz yere tartışmayalım ve gerkirse kendi özgürlüğümüzü değil, kardeşlerimizin iyiliğini düşünelim. 1. Korintliler 10:31’de yazıldığı gibi, “Sonuç olarak ne yer ne içerseniz, ne yaparsanız, her şeyi Tanrı’nın yüceliği için yapın.”
sağolun sayın Pastörüm, Rabbin sözünü tam da ihtiyacım olduğu bir zamanda açıkladınız, eski inancımdan gelen tereddütlerimi daha kolay giderip Rabbin ruhuyla imanda olgunlaşabişeceğim bir kapı araladınız. Rab sizi bereketlesin.
Amin! Çok sevindim. Rab hepimizi yönlendirsin ve kendi yolunda yürümemiz için bize hikmet ve güç versin.