Miras Dergisi

Lütuftan Yoksunsam…

Lütuf rüzgâr gibidir. Nereden geldiğini veya nereye gittiğini bilmeyiz. Ama oradayken, neşe verir.

Lütuf için kesin bir tanımda bulunmak isteseydik bunu kim yapabilirdi ? Hiç kimse. Onun ne olduğunu kim gerçekten söyleyebilir? Ancak lütfu, kişinin kendi içindeki ve başkalarındaki işleyişiyle tanıyabilen kişi. Lütuf, ilahi bir kökene sahip olduğu için, kavranması zordur, yani kişi onu kontrol edemez, dilediği gibi elde edemez, kendine saklayamaz. Lütfu kimse kavrayamaz, öte yandan, lütuf uğradığında enerji verir, dönüştürür, hatta kurtarır ve yanaştığı insanı yakalar. Benim burada bazı örneklerle paylaşmak istediğim deneyimim de işte budur.

Adaya gitmek için bindiğim vapurda denize dönük otururken bakışlarım durgun suya sabitlenmişti. Gemi dalgaların arasından kolayca geçiyordu. O sırada kafam karışıktı. Acı bir farkındalığın rahatsızlığını yaşıyordum: Türk dili bana direniyordu. Vapurun ilerleyişini hiçbir şey durduramasa da, benim içimdeki her şey Türkçe öğrenmeme engel gibi görünüyordu. Boğulma hissi. Güçsüzlük. Birdenbire kendimi denize atma ve bu hâle son verme arzusu beni ele geçirdi. İntihar düşünceleri. Ama o gün, sanki kafamdaki karışıklığı tahmin eder gibi görünen yanımdaki kişinin bakışında hiçbir kınama yoktu. Bu bakışla lütuf bana geliyordu. Hayatımı kurtarmıştı.

Akşam 6 idi. Kıştı. 1 saat boyunca bir grup çocuğa kateşizm öğrettiğim aşırı sıcak bir daireden çıkıyordum. Buz gibi bir rüzgâr yüzümdeki deriyi yakıyordu. Dışarıdaki her şey soğuktan donmuştu. İyice sarılıp sarmalanmış bir şekilde, beni eve götürecek otobüse yetişmek için hızla yürüdüm. Zihnim farklı karanlık düşünceler arasında geziniyordu. Dışarısı zaten karanlıktı. Zihnimde de her şey karanlıktı. Bir hafta geçti. Aynı saat, aynı yer, aynı çocuklar. Hâlâ çok soğuktu. Bununla beraber, düşüncelerim hafifti ve neşe oradaydı. Lütuf rüzgâr gibidir. Nereden geldiğini veya nereye gittiğini bilmeyiz. Ama oradayken, neşe verir.

O gün sokaklar tıka basa insan doluydu. Yoğun bir kalabalığın ortasında meçhul biri gibi yürüyordum. Gözlerim bu her türden insanı izliyordu. Genç olmaları dikkatimi çekiyordu. Her nasılsa aklımda birbirini takip eden endişeli düşünceler vardı. Mesih’in “Çobansız koyunlar gibiydiler” (Matta 9:36) sözü içimde hiç durmadan yankılanıyordu. Beni uyaran bir sesle bir uçurumun kenarında durur gibi aniden durdum. Bu sesi tanıyordum. Sitemsiz  bir şekilde, “Bu insanlar için neden endişeleniyorsun? Bu benim işim. Bu insanlar bana ait.” diyordu. Ve işte yine sakinleştim, kendimi salıverdim. Endişeli düşüncelerim kayboldu. Az önce kalabalığın ortasında akan yürüyüşüme devam edebiliyordum. Adımlarım hızlandı. Bakışlarım şimdi başka bir kalabalığı düşünüyordu. O kalabalık artık benim için meçhul değildi çünkü, kayıtsız şartsız seven O’na ait olduğunu -tıpkı benim de ait olduğum gibi – biliyordum. Lütuf, bizi Tanrı’ya ve kardeşlerimize bağlama gücüne sahiptir.

Yıl sonu kutlamaları vesilesiyle, bir grup arkadaş beni geleneksel Noel hindisini paylaşmaya davet etti. Arkadaşlarımın evi, geldiğimde zaten misafirlerle doluydu. Hindinin iştah açıcı kokusu bana çocukluğumu hatırlattı. Akşam yemeğine oturmak için beklerken, orada bulunan birçok misafirden biriyle konuşuyordum. Tanımadığım ve bir daha da göremeyeceğim bu adam rahatlamış bir biçimde gülümsüyordu. Burada birkaç yıl geçirmesinin ardından daha şimdiden mükemmel bir Türkçe konuşuyordu. Kendimizi Türkçe ifade etmeyi seçiyoruz. Kucağında bir çocuk taşıyan genç bir kadın yanımıza geldi. Tanışmamız üzerine onun adamın eşi olduğunu ve koridorda sessizce oynayan diğer 2 çocuğun da o adamın olduğunu öğrendim. Mükemmel mutluluğun resmi. Düşüncelerimde aniden panik belirdi. Sendeleyen hayatımın, mücadelelerimin görüntüsü, cemaat hayatımın hayal kırıklıkları gözlerimin önünde geçti. Baş dönmesi. Şüphe.

Ruhum birkaç gün boyunca şüphe içindeydi. Telefonum titredi. Ekranda beni Noel hindisini paylaşmaya davet eden kişiden bir cesaret ve dostluk mesajı göründü. Bir anda ruhum huzur buldu. Lütuf her zaman bir huzur lütfudur.

Bir bahar günü, ileri yaşlarda bir adam kapı zilini çaldı. Bu adam benim için yabancı değildi. Hayatta arkadaşlık arayışıyla düzenli olarak beni görmeye gelen birçok yaralıdan biriydi. Güneşte bronzlaşmış teni, yıpranmış giysileri, burnumu saran ter kokusuyla, elinde plastik bir poşet tutuyor ve içindekileri bana sunmak istiyordu. Ankara’ya birkaç saatlik otobüs yolculuğu mesafesindeki köyünden gelmiş cevizler vardı. Bir tabağa dizilen cevizlerin yarısının küflendiği ortaya çıktı. Narin bir damak için yenmez hâldeki bu cevizlerin, aynı zamanda, tıpkı lütfunki gibi çok özel bir tadı vardı. Lütuf bize her zaman fakirler aracılığıyla nişan alır.

Salı sabahı. Saat 9. Çalışma masamda oturmuş, pazar günü evimde rahatça bir vaaz yazmaya karar vermiştim. Saat 9.30 ve ben hâlâ internette sörf yapıyorum. Vaaza gelince, tek bir satır bile yoktu. Bir videonun konusu ilgimi çekmişti. Sonraki 20 dakika bilinmeyen bir evreni keşfetmekle geçti. Saat 10.15. Mola zamanı. Aşçımızla bir çay içtim. Saat 11. Çalışma masasına geri döndüm. Kapı zili çaldı. Bir teslimat. Habersiz bir ziyaret. Vaaza gelince, tek bir satır yazılmamış. Gökyüzünün yükseklerinden bir gülümseme, bir göz kırpma. Vaaz ancak ertesi gün yazılacak, çünkü lütuf böyle karar vermişti.

Sessiz ama kesin bir lütuf eylemi olmadan, hayatlarımız neye benzerdi? İçimizdeki cehennemin kalıcı tutsağı olurlardı. Eğer insan bu ilahî yardım olmadan kendi kendine bırakılmış olsaydı, kendisini rahatsız eden endişe ve korkudan asla kurtulamayarak, eylemlerinde sürekli felç geçirmiş ve olası mutluluk umudundan yoksun bir hâlde kalırdı. O hâlde lütfu kendisine geldiğinde nasıl tanıyacağını bilen insana ne mutlu! Bu lütfun kendisine rehberlik etmesine izin veren ve eylemine şükreden insan ise daha da mutlu! O zaten Cennetin keyiflerini tatmaya başlamıştır bile. 

Çeviri: Pınar Ercan

Alexis Doucet

Cizvit Rahip

Yorum Ekle

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Bizi takip edin!

Sosyal medya hesaplarımızdan bizi takip ederek dergimizle ilgili son güncellemelerden haberdar olabilirsiniz.

Your Header Sidebar area is currently empty. Hurry up and add some widgets.