Miras Dergisi

Nadir Bir Kuş Türü

Yeşaya 40:28-31

Bilmiyor musun, duymadın mı?

Ebedi Tanrı, RAB, bütün dünyayı yaratan,

Ne yorulur ne de zayıflar,

O’nun bilgisi kavranamaz.

Yorulanı güçlendirir,

Takati olmayanın kudretini artırır.

Gençler bile yorulup zayıf düşer,

Yiğitler tökezleyip düşerler.

RAB’be umut bağlayanlarsa taze güce kavuşur,

Kanat açıp yükselirler kartallar gibi.

Koşar ama zayıf düşmez,

Yürür ama yorulmazlar.

 

Nadir Bir Kuş Türü

Desmond Thomas Doss, 2. Dünya Savaşında, Amerikan ordusunda görev almış bir sıhhiyeci, üstelik onur madalyası sahibi olabilmiş ilk vicdani retçi. Pearl Harbour saldırısı sonrası Japonya’ya savaş ilan eden A.B.D’nin bu savaşta en yoğun direnişle karşılaştığı, en büyük kayıplarını verdiği, sivil kayıpların sayısının akıl almaz rakamlara ulaştığı Okinawa cephesine kendisini koruyabilecek tek bir silahı olmadan  girebilmek için mücadele vermiş biri. Aynı zamanda, kendisine geri çekilme emri verildiği halde savaş alanında kalarak, içerisinde silaha dokunmayı reddetmesi nedeniyle ordudan uzaklaştırılması için çaba harcayan üst mevkiden bir asker de dahil olmak üzere, yetmiş beş kişinin hayatını kurtarmış bir kahraman.

Hacksaw Ridge

Savaş sonrasında  kendisine gelen bir çok teklifi reddederek, gerçek kahramanların savaşta ölen dostları olduğunu dile getiren Doss’un ailesi ve arkadaşlarının ısrarları sonucu, ömrünün son yıllarında hikayesinin sinemaya uyarlanması için Mel Gibson’a izin verir. Orijinal adı “Hacksaw Ridge” ve Türkçe adı “Savaş Vadisi” olan film, gerçek ve kurgunun iç içe geçtiği bir halde sunulan, uzun, etkileyici, savaş sahneleriyle sinematografik açıdan çok şeyler vaad eden ve 2. Dünya Savaşı’nın pek az bilinen bir cephesini konu alan çok yönlü bir savaş filmi.

Çocukluk Travması ve Göksel Baba ile Tanışma

Bellau Wood savaşında tüm arkadaşlarını yitirmiş, ruhsal olarak ölmüş bir babanın otorite boşluğunda, oyun oynarken, kardeşini kaza eseri öldürmenin eşiğine gelen Desmond, olayın şokuyla duvardaki on emrin resmedildiği bir tabloya bakakalır. Bu olay Desmond’ın Tanrı ile tanışmasını sağlar. Hayatının bu en zayıf hissettiği anında yüreğini Tanrı’ya açan Desmond’ın hikayesini aktarırken, “Yeşaya 40:28-31” ayetlerini filmin açılışına koyması, Mel Gibson’ın bu hikayenin ne yönde okunmasını istediğine yönelik bir işarettir. İlerleyen yıllarda annesine kötü davranan, babasına silah çeken Desmond, yaşadığı bu ikinci travma sonucu bir daha silaha dokunmamak için yemin eder.

Siyasi Bir Kimliğin Ötesinde

Yaşadıklarının gölgesinde ruhsal dünyasında Tanrı ile bir anlaşma yapan Desmond, abisi Harold Hal Doss’un aktardığı üzere yardımsever bir karaktere bürünmüştür. Savaşın patlak vermesi ile arkadaşları savaşırken cephe gerisinde kalmak konusunda bir vicdan muhasebesi yaşar, sıhhiyeci olmak üzere gönüllü olarak orduya yazılır. Böylece, diğerleri can alırken hayat kurtarmak üzere çıktığı yolda vicdani retçi kimliği ile baş başa kalır. Dünyasal otoriteler onun ruhsal savaşını anlayamayacak, Desmond bir dizi denemeden geçecek, ve ayartmalara maruz kalacaktır.

Ayartmalar ve Dik Duruş

Desmond’ın bu kararına ilk tepki savaşta her şeyini yitiren babasından gelir. Babası oğullarını da savaşta kaybetmek istemiyordur ancak bu başarısız sevgi gösterisi yerini aşağılamaya ve en sonunda bir karşı argümana bırakır: “Bu savaşın fikirlerine uygun olduğunu düşünüyor musun?”

Kendisini alt etmek için sorulan bunun gibi sorularla film boyunca karşılaşan Desmond, korkak olmak, kendini herkesten iyi görmek, yarım bir adam olmak gibi suçlamalarla yüzleşir. Desmond’ı yürekten seven eşi dahi onu gururlu ve inatçı olmak ile itham eder ve yolundan dönmesi için bir çare arar. Kendi ülkesinin askerleri tarafından dışlanan Desmond, “Sana tüfeğini almamanı söyleyen Tanrı mıydı?” gibi sorularla alaya alınır ve “Bırak, bu savaşı cesur erkekler kazansın” gibi sözlerle yolundan çevirilmeye çalışılır.

“Dayan Evlat, Seni Buradan Çıkaracağız!”

Uzun bir mücadele ve dik duruşun ardından kendisini Amerikan ordusuna kabul ettiren Desmond’ı savaş alanında da ayartmalar karşılar. Kendisine yardım etmesi için yalvaran ağır yaralı bir asker için diğer suhhiyecilerden morfin verip yoluna devam etmesi tavsiyesini alan Desmond umutsuzluğa kapılmaz ve askerin hayatını kurtarır.

Filmin başında, Yeşaya 40:28’den hemen sonra karşımıza gelen bu replik yalnızca filmin son sahnelerindeki Desmond’ın çabalarını anlatmaz, Gibson’ın sinemasal anlatımıyla, Tanrı’nın vaadinin Desmond’ın hayatında gerçekleşmesini de müjdeler.

 

 

 

Erdem Ünver

Yazar

Yorum Ekle

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Bizi takip edin!

Sosyal medya hesaplarımızdan bizi takip ederek dergimizle ilgili son güncellemelerden haberdar olabilirsiniz.

Your Header Sidebar area is currently empty. Hurry up and add some widgets.