Miras Dergisi

Öğrenci Yetiştirmenin Yedi Boyutu

Hristiyanlık’ta öğrenci yetiştirmek üzerine bir makale.

Hıristiyanlar İsa’nın öğrencileridir. Bu, müjdecilik ve kurtuluşla ilgili konuşurken dilde anlamı kaybolan ya da unutulan çok mühim bir gerçektir ve yalnızca dinsel tecrübeye odaklanan kilise uygulamalarında da bu gerçeğin göz ardı edildiği görülür. İsa bize bilge ve doğru bir biçimde yaşamanın yolunu kendi yaşamıyla vurguladı ve ilan etti. Hıristiyanlar olarak, İsa’ya güvenmeli ve efendimiz, öğretmenimiz olarak kendimizi O’na adamalıyız. O’ndan tamamen dönüştürülmüş yeni bir yaşam biçimini öğrenmeli ve hayatımızı O’nun örneğine göre yaşamalıyız.

Elbette bu aynı zamanda Kutsal Ruh’un içimizdeki çalışma amacını karakterize eder. Tanrı bizi Mesih’in benzeyişinde dönüştürmektedir. Bizi değiştirip, İsa’nın yaşadığı gibi yaşayabilmemiz için güçlendirir. Yani, İsa’da nasıl yaşamamız gerektiğinin mükemmel bir örneğini görürüz ve aynı zamanda Tanrı bize bu şekilde yaşamak için güç verir.

Tanrı’nın kusursuz tasarısına göre, bu dönüşüm süreci çevremize yerleştirdiği insanların da katılımını içerir. Tanrı birbirimizden öğrenmemizi ister ve bizi başkalarını da bu paydaşlığa davet etmemiz için çağırmıştır. O’nun içine dâhil olmamızı istediği Son Buyruğun (Matta 28:18-20) özelliği budur: İsa’dan yaşamanın en iyi yolunu öğrenmek ve başkalarına da öyle yaşamayı öğretmek. Başkalarını İsa’nın yolunu izlemeye yönlendirmek Hıristiyan yaşamının ve hizmetinin ayrılmaz bir parçası olmalıdır.

Hayatımın neredeyse tamamını nasıl öğrenci yetiştirilmesi gerektiğini düşünerek harcadıktan sonra fark ettim ki; bunun için yalnız bir tane etkili yöntem, model ve yaklaşım yoktur. Ancak, İsa gibi yaşamanın yolunu başkalarına nasıl aktaracağımızı özenle düşünüp kasıtlı olarak seçmez, burada bir boşluk yaratırsak; varsayımlarımız ve önyargılarımızın gizlice bu boşluktan sızacağının ve öğrenci yetiştirme hizmetimizde dengesizliğe yol açacağının farkındayım. Aşağıda, bu konudaki düşüncelerim ve deneyimimin meyvelerini sizinle paylaşmak istiyorum.

Öğrenci yetiştirmeyi çok boyutlu bir aktivite olarak düşünebiliriz. Bunu ifade etmenin bir yolu onu yedi boyutta ele almaktır. Tanrı’yla Karşılaşmak, Bir Topluluğa Ait Olmak, Tanrı’yla İlgili Bilgelikte Büyümek, Yeni Disiplinler Edinmek, Yeni Değerlerin ve Arzuların Ardından Gitmek, Başkaları İçin Bir Yaşam Kaynağı Olmak ve Başkaları Adına Sorumluluk Almak. Birçok insan bu boyutları Hıristiyan yaşamının farklı boyutları olarak deneyimler ve bunların mutlaka bir çeşit mantıklı bir sıralaması olur. Ben bunları boyutlar olarak tanımlamayı tercih ediyorum çünkü her bir aşama hayatımız boyunca devam eder ve bazen biri ya da diğeri hayatımızın farklı aşamalarında ruhsal gelişimimizin odak noktası haline gelir. Öğrenci yetiştirenler olarak, bu yedi boyutu kendi yaklaşımımıza nasıl dâhil edeceğimizi merak ediyor olabiliriz.

Tarif edeceğim boyutlar, yeni iman edenleri eğitmenin ilk aşaması, vaftize hazırlık süreci için etkili olmakla birlikte, hizmet eğitimi gibi daha yoğun öğrenci yetiştirme durumları için geçerlidir. Aynı zamanda kilisenin üyeleri arasında büyüme ve gelişime teşvik sağlamak için genel bir yaklaşım olarak da uygulanabilir.

BirinciBoyut:Tanrı’ylaKarşılaşmak

Bazı kişiler zor bir durumun içinde uzun süren bir anlam, huzur ya da umut arayışının son durağı olarak Mesih’e gelir. Diğerleri Tanrı’yla, aslında aradığı şey olduğunu bilmediği, beklenmedik bir deneyim yaşamanın sonucunda şaşkınlık duyar. Bazıları daha çocukluktan Hıristiyan bir topluluğun ve Tanrı fikrinin derinliğine çok erken yaşta dalmıştır. Bazı insanlar için bu yolculuk entelektüel yansıma ve arayışla belirlenirken, diğerleri daha elle tutulur duygusal deneyimlerin ardından gider. Ancak, Mesih’e gelenler olarak birçoğumuzun ortak özelliği, gerçek bir Tanrı’yla karşılaşmanın bizi şaşkınlığa uğratmış olmasıdır. Bu karşılaşma ister yavaş ve dereceli olsun, isterse bir anda gerçekleşsin; ruhsal gelişimimizin başlangıç aşamasını belirler. Artık Tanrı’yla tanıştık ve O’nun kim olduğunu biliyoruz.

Tanrı’nın doğrudan tanınabilir ve deneyimlenebilir olması Hıristiyanlıkla ilgili çok önemli bir gerçektir. Tanrı’nın varlığına ilişkin kanıtlar ve İslam’ın müjdeye karşı suçlamalarına verilecek yanıtlar da dâhil olmak üzere, inancımızın entelektüel boyutlarını takip edebiliriz, etmeliyiz de. Gel gelelim, Tanrı’yla ve Hıristiyanlığın gerçekliğiyle ilgili bilgimiz bu belli başlı kanıt ve görüşlerin başarısına bağlı değildir. Bize kendini açıklayan ve yüreğimizi onu tanımaya yönlendiren Tanrı’nın kendisidir. Hıristiyanlığın doğru olduğunu Kutsal Ruh’un içimizdeki tanıklığı sayesinde biliyoruz. Bu hakiki bilgiye ulaşmamızın geçerli bir kaynaktır.

Birisi Tanrısal farkındalığa henüz yeni erişmişken, onun deneyimini mantıksal bir formüle ya da felsefi bir görüşe indirgemek istemiyorum. Onu Tanrı’yla tanışmaya devam etmek, Tanrı’nın kim olduğunu öğrenmek ve Tanrı hakkında derin düşünmek konusunda teşvik etmek istiyorum. Ortak tapınma ve dua zamanları, kişileri bu tür bir karşılaşmaya teşvik etmek ve onlara Tanrı’yla karşılaşmaları sonucunda yenilenmiş hissetmek konusunda yardımcı olmak için etkili bir araç olabilir.

Bu aynı zamanda bir tehlikeyi beraberinde getirir. Hıristiyanlığı duygusal ya da ruhsal bir deneyime indirgemek istemiyoruz. Tüm Hıristiyanların mutlaka yaşamak zorunda olduğu ruhsal ya da duygusal genel geçer bir deneyim yoktur. Ve imanımızın gerçek olup olmadığını test eden bir deney yöntemi de mevcut değildir. Bazen dinsel tecrübe arayışının esiri oluruz ve bir tapınma toplantısında herkesle aynı duygusal coşkunluk seviyesinde değilsek Tanrı’dan uzaklaştığımızdan, imanımızın daha az gerçek olduğundan endişe ederiz. Ben de sürekliliği olan duygusal deneyim için oldukça yararsız bir beklenti yaratan, Tanrı için “yanmak” gibi sözler içeren bir dille büyüdüm. Hatta bazı kiliseler tapınma zamanlarını başkaları için bu duygusal deneyimi yapay bir biçimde yaratmak üzere tasarlar. Ancak duygusal deneyimlerim ister istemez geçicidir ve “heyecan” seviyem düşüp yeniden yükselmeye programlıdır. Bu Tanrı’ya olan sevgimin, imanımın gerçekliğinin veya Tanrı’ya yakınlığımın bir ölçütü değildir. Tanrı’yı aramanın keyif veren ancak garantisi olmayan yan ürünüdür. Kendini bazen böyle deneyimlerle açıklayan bir Tanrı’mız olduğu için şükran duyabiliriz ama dinsel tecrübenin mahkûmları olmak zorunda değiliz.

Ruh’unKaranlıkGecesi

Alakalı bir konu olarak, acı çekmenin ve ruhsal kuraklık yaşamanın Hıristiyan yaşamındaki rolünden bahsetmek istiyorum. Bu başka bir yerde detaylı incelenmeyi hak eden derin bir konudur ama neden bu kadar hayatî olduğunu düşündüğümü özetleyebilirim. Birçoğumuz için, Mesih’e ilk geldiğimiz zaman iyi hislerle doludur. Ve bence Tanrı, bir anlamda yeni disiplinler ve uygulamalar edindiğimiz süreçte bizi teşvik etmek için bu iyi hisleri armağan olarak verir. Kutsal Kitap’ı okumaya başladığımızda Tanrı’nın bizimle konuştuğunu hissederiz. Bu his daha çok okumak istememize sebep olur. Dua ettiğimiz zaman Tanrı’nın bizi dinlediğini hissederiz, bu da daha çok dua etmek istememizi sağlar. Fakat en sonunda ruhsal yaşamımızda okumanın, dua etmenin, tapınmanın ve hizmet etmenin başlarda bize hissettirdiği duyguların aynı olmadığı bir konuma geliriz. Böyle bir durumda kendimizi doğru olduğunu düşündüğümüz o duyguları sihirli bir şekilde geri getirmek, bu durumu“tamir etmek” için dua ederken bulabiliriz. Ancak, 15. yüzyılın İspanyol yazarlarından Haçlı Yuhanna’nın da fark edip aktardığı gibi, Tanrı ruhumuzun derinliklerinde özel bir amaç için çalışıyor ve bu duygularımızın şiddetinin azalmasıyla sonuçlanıyor olabilir.

Tanrı Hıristiyan yaşamımızın başlangıcında bizi kendine bağlamak, yeni ruhsal disiplinler edinmek konusunda teşvik etmek amacıyla bu duyguları bize verse de; dua etmek, Kutsal Kitap’ı okumak, tapınmak, hizmet etmek için daha derin, daha iyi sebeplere doğru yönelmemizi ister. İçimizde böylesinde derin motivasyonları uyandırmak ve O’na doğru sebepler doğrultusunda yaklaşmamızı sağlamak adına, ruhsal gelişimimizin başlangıç aşamasında bizim için hayatî önem taşıyan bu duygusal deneyimi bizden alması gerekebilir. John of the Cross bunu bir annenin çocuğunu sütten kesmesine benzetir. Ben de çoğunlukla oğlumun bebekken uyuyabilmek için ihtiyaç duyduğu emziği ondan alma benzetmesini kullanırım. Oğlum artık yaşamında emzik olmadan uyuyabilmeyi öğrenmesinin onun için en iyisi olduğuna karar verdiğim bir aşamaya gelmişti; bu yüzden ona uyumadan önce emzik vermeyi bıraktım. Bu durum başta onun için çok rahatsız ediciydi ve birkaç gece çok ağladı. Fakat yalnızca birkaç gün sonra artık emzik istemeyi bıraktı ve

onsuz daha iyi uyumayı öğrendi. Benzer bir şekilde, Tanrı da tapınmayla ilgili hissettiğimiz yoğun duyguları bizden alır ki, daha derin bir motivasyon olan Tanrı’nın tüm övgü ve tapınmaya layık olduğu gerçeğini keşfedebilelim. Tanrı bizim yalnızca iyi hissettirdiği için tapınmamızı istemiyor; O’nun tapılmaya layık bir Tanrı olduğunu keşfetmemizi ister.

Kutsal Kitap bize Tanrı’nın dünyasında acı çekmekle ilgili önemli bir bakış açısı sağlar. Bu dünyada yalnızca iyi hissedeceğimizin veya Tanrı’yla ilgili yalnızca olumlu deneyimlerimiz olacağının garantisi yoktur. Ancak Tanrı’nın sonuç olarak yaşadığımız her durumu O’nun yüceliği ve bizim iyiliğimiz için kullanacağına ve her durumda etkin olduğuna güvenebiliriz. Ve çektiğimiz acıların içinde tapınmayı sürdürerek, bu olumsuz durumları çevremizdeki dünyaya Tanrı’nın her durumda tapılmaya layık olduğunu ilan etmek için bir fırsat haline getirebiliriz. Bunu peygamberlerin hayatında da görürüz: Eyüp kitabında, Ağıtlar kitabında, Mezmurların çoğunda vb. yerlerde bu mesajı okuruz.

Acı çekmekle ilgili teolojik görüşler ve dünyadaki kötülüğün doğasıyla ilgili söylenecek daha birçok şey vardır. Ancak bu kadarına değindim çünkü öğrenci yetiştirme hizmetimizde dini deneyimler, duygular ve acıyla ilgili doğru beklentilere ve tutuma sahip olmamız, insanların Tanrı’yla gerçek karşılaşmalar yaşayabileceği doğru ortamı oluşturmamız konusunda çok önemlidir.

İkinciBoyut:BirTopluluğaAitOlmak

Hıristiyan yaşamı özünde bireysel bir yaşam değil; toplumsal bir yaşam biçimidir. Hıristiyan yaşamının bizi başkalarıyla anlamlı ilişkiler kurmak için gereken özelliklerle donatması amaçlanmıştır. Sevmek, bağışlamak, uzlaşmak, paylaşmak ve hizmet etmek Mesih’in benzerliğinin olmazsa olmaz bileşenleridir ve bunları tek başımıza inzivaya çekilerek ifade edemeyiz. İsa gibi yaşayabilmek için birbirimize ihtiyacımız vardır.

Kilise Tanrı’nın dünyayla ilgili planının hayatî bir parçasıdır. Kilise, Tanrı’nın Egemenliği’ni ilan etmeyi ve dünyayı Tanrı’nın getirdiği dönüşüme davet etmeyi amaçlayan Mesih merkezli bir topluluktur. Bu sebeple, kiliseye katılımımız ruhsal yaşamımızın çok önemli bir parçasıdır ve öğrenciliğimizin de parçası haline gelmelidir. Kutsal Kitap, imanlıların sahip olduğu birlik ve sevginin çevremizdeki dünyaya ulaşabilmemiz için mühim bir yakıt ve araç olduğunu yazar (bkz. Yuhanna 13:34-35 ve Yuhanna 17:20-23). İmanlı kardeşleri yerel kiliseye katılmaya davet etmiyorsak İsa’nın öğrencileri olarak üzerimize düşeni yapmıyoruz demektir.

Eğer kilisemiz, içerden/dışarıdan gibi keskin ayrımlar yapmayan, her üyenin aidiyet duygusunu hissettiği, herkese açık bir topluluksa dünyayı bu topluluğumuza davet edebiliriz ve onlar da Mesih’te mümkün olan aidiyeti görüp deneyimleyebilir. Hatta çoğu Hıristiyan’ın tanımladığı gibi, bir topluluğa ait olma deneyimi birçoklarının Mesih’e doğru yolculuğunun mühim bir parçasıdır, özellikle de Müslüman toplumlarda. Birçok dostum müjdeye iman etmelerinden de önce, kilise topluluğuna ait olmayı deneyimlediğini söyler.

Aidiyete duyduğumuz özlem Tanrı’nın benzeyişinde yaratılmış olmamızın bir niteliğidir. Hatta Üçlü Birlik’i aidiyet ve özgünlük olarak tanımlamak mümkündür. Baba, Oğul ve Kutsal Ruh’un her biri kendine özgün zatlardır; yine de tek gerçek Tanrı olarak mükemmel bir birlik içindedir. Bu karakteristik özellikleri kendimizde de görürüz. Birlik içinde olmaya, ait olmaya özlem duyarız. Bu Tanrı’yla birlikte mükemmel bir biçimde karşılanan bir özlemdir ve kilise de bu ihtiyacın günlük hayatta nasıl karşılanacağına dair yanıtın parçasıdır.

Aynı zamanda özgün ve eşsiz olma arzumuz da vardır. Belirgin bir şekilde fark edilmek isteriz. Öylece kalabalığın içinde kaybolmak ya da anonim bir sayı olarak düşünülmek istemeyiz. İnsanların bizi gerçekten görebilecek kadar yaklaşabilmesini zorlaştıran reflekslerimiz, endişelerimiz ve savunma mekanizmalarımız olsa da; görülmek, duyulmak ve bilinmek isteriz. İnsanların gerçekte oldukları kişiyi fark etmek ve onların eşsizliğini görmek kilisenin temel rollerinden biridir. Öğrencileri, gerçekten samimi bir şekilde görülüp duyulmalarını sağlayacak biçimde Mesih’in bedenine dâhil etmeliyiz.

Genel kilise toplantısı dışında, küçük gruplarla anlamlı bağlantılar kurmak bu tür bir aidiyet ve fark edilme hissini yaratmak için etkili bir yol olabilir. Hizmet takımları, Kutsal Kitap çalışma grupları, ev toplantıları vb. etkinlikler çok çeşitli kültürlerde bile oldukça verimlidir.

Bazı kültürlerde kendini kiliseyle özdeşleştirmek riskli bir durumdur, çünkü yeni imanlılar işaretlenebilir ve zulmetmek üzere hedef gösterilebilir. Bu yüzden diğer imanlılarla alenen topluluk önünde buluşma konusunda isteksiz olabilir. Hizmet ettiğimiz bazı yerlerde, imanını inzivada tek başına yaşamaya çalışan Hıristiyanların sayısı kiliseye katılanların sayısı kadar yüksektir. Mesih’in bedeniyle özdeşleşmemeye ayartılmak Hıristiyanlıkta her zaman var olmuş bir durumdur. Çevremizdeki kültürün gerekliliklerine ve kişisel durumlara karşı hassasiyetle yaklaşmamız gerekir. Bazı imanlılar için ailelerinden dışlanmak, işlerini ya da evlerini kaybetmek gibi tehlikeler söz konusu olduğundan bu soruna basit bir yanıt verilmesi mümkün değildir.

Aynı zamanda kişinin yaşadığı çevredeki tek Hıristiyan olduğu durumlar da vardır. Dolayısıyla onlar için kilise topluluğuyla yüz yüze bir araya gelmek mümkün olmaz. Şükürler olsun ki, çevrimiçi olarak bir araya gelme fırsatları oldukça arttı, sanal topluluk fikrinin kendince kusurları olsa da çevrimiçi kilise toplantılarıyla bağlantı kurmanın yaratıcı yolları ortaya çıktı. Bu herkes için bir çözüm değildir, ancak benim yüz yüze toplanamayan insanlara öğrenci yetiştirme çerçevesinden yaklaşımımı değiştirdi.

Hala devam etmekte olan bir eğilime işaret etmek adına, özellikle Müslüman kültürlerde, öğrenciliğin ilk parçası olarak imanlıları kilise topluluklarında bir araya getirmeyi önemsiz gösteren stratejilere karşı direnmeliyiz. Tanrı’nın Egemenliği, etrafımızdaki mevcut sosyal ağların ötesine geçer ve birçok kuşak ve kültürün birleşiminden oluşan çok çeşitli kilise topluluklarında kendini gösterir. Bu her zaman Tanrı’nın dünyaya ulaşma stratejisinin bir parçası olmuştur.

ÜçüncüBoyut:Tanrı’yaİlgiliBilgelikteBüyümek

Tanrı’yla ilgili bilgi edinmek öğrenciliğimizin önemli gerekliliklerinden biridir ve birçok imanlı ruhsal yaşamında böyle bir bilgeliğe ulaşmak için tutkulu olduğu bir dönem yaşar. Tanrı’yla karşılaşmayı sindirip anladığımız noktada, doğal olarak Tanrı’nın nasıl olduğunu bilmek ve O’nunla ilgili doğru bilgilere inanmak isteriz. İnsanlara Tanrı hakkında bilgi edinmek ve bu süreçte ortaya çıkan sorular konusunda yön göstermek öğrenci yetiştirmenin önemli bir parçasıdır. Genel bir yaklaşım olarak, teolojik eğitimin yalnızca nelere inanmamız gerektiğini ifade etmeyip, aynı zamanda bu soruların cevaplarını kendimiz keşfetmemiz için bizi araçlarla donattığında çok daha değerli olduğunu gördüm.

Birebir girizgâh yapmak veya konuları küçük grup görüşmelerinde ele almak böyle bilgileri aktarmak adına çok etkili yöntemlerdir. Öğrenciliğe giriş yapma aşamasında, örneğin vaftize hazırlanırken, çoğunlukla birebir görüşmeler yaparız. Hizmet eğitimi gibi daha gelişmiş eğitimler içinse küçük grup formatını tercih ederiz.

Ben öğrenciliğe giriş sürecinde yedi temel konudan oluşan bir müfredat kullanıyorum: 1)Müjde’ye Genel Bakış, 2)Nasıl bir Tanrı’mız var? 3)Kutsal Kitap’a Giriş, 4)İsa’nın Kimliği ve İşleyişi, 5)Kurtuluş Doktrini, 6)Hıristiyan Yaşamı: Tapınma, Sevgi, Alçakgönüllülük, Bağışlama ve 7)Kilisenin Doğası. Elbette İsa’nın öğrencisi olmak kısa bir eğitim konuları listesinden çok daha geniş ve derindir. Hatta öğrenci yetiştirmenin çağrımıza ve hangi konularda derinleşmeyi arzuladığımıza bağlı olarak herhangi bir çalışma alanını kapsayabileceğini düşünüyorum.

İnsanlar Tanrı’yla ilgili bilgileri öğrenmeye başladığında çeşitli sorular ve karşıt fikirlerin ortaya çıkması doğaldır. Kişilerin sorularını ciddiye alan ve bununla birlikte büyük resme odaklanmanın öneminin farkında olan bir yaklaşıma sahip olmak bizim için yararlı olacaktır. Bence yöneltilen soruları olabilecek en tatmin veren şekilde cevaplamaya çalışıp, bazen de belli soruların dersler ilerledikçe daha açık bir hale geleceğini söylemek bize yardımcı olacaktır.

Pek çok imanlı kendini teolojik konular ve sistemlerle alakalı kesin kararlar verme arzusuyla başlayan bir büyüme aşamasında bulur ve hangi kişiler veya kaynakların “doğru” olduğunu bilmek isteyebilir.

Çoğunlukla böyle bir ruhsal mevsimden geçen kişilerin tüm sorularına keskin “siyah” ve “beyaz” cevaplar almaya ihtiyaç duyduğunu fark ederim. Benzer bir biçimde, bu büyüme aşamasında olan imanlılar bazen belirli mezheplere, öğretmenlere, yazarlara veya teolojik sistemlere güçlü bağlılık beyanlarında bulunmak isteyebilir. Bence bu ruhsal büyümenin doğal bir aşamasıdır ve onlara lütufla yanıt vermemiz gerekir.

Bununla birlikte, insanların Hıristiyan düşüncesinin çeşitliliğini görüp kabul etmesine ve özelikle temel doktrinin özünü aşan inanç öğeleri konusunda dogmatik kararlılıktan daha çok, sevgi ve birliğe kıymet vermesine yardımcı olmamızın yararlı olduğunu düşünüyorum.

Öte yandan, öğrencilik bağlamında kimi zaman su yüzüne çıkan anti-entelektüelliğe karşı direnmemizin de önemli olduğu fikrindeyim. Hıristiyanlar Tanrı’yı tüm aklıyla sevmeye çağrılmıştır ve O’nun dünyasının entelektüel derinliklerini keşfederek Tanrı’yı onurlandırırız. İmanın entelektüel derinliği ve çok yönlülüğünü önemsiz sayarsak, öğrencilerimizi müjdenin zenginliğinden mahrum bırakırız. Ve bu aynı zamanda, aklın yoluyla çelişen, hurafe ve kulaktan dolma bir Hıristiyanlık görüşünü miras alacak gelecek Hıristiyan kuşakların da aleyhine olur.

Sonuç olarak, bu kısımda öğrencileri geniş bir Hıristiyan kaynaklar yelpazesiyle tanıştırmanın önemli olduğunu düşünüyorum. Kendi başlarına keşfedebilecekleri kitaplar, web siteleri, uygulamalar, podcastler, Youtube kanalları, vb. kaynaklar bulmalarına yardımcı olun. Bunun yanında onları çeşitli yazarlara, öğretmenlere ve bakış açılarına yönlendirin. Öğretirken, vaaz verirken ve öğrenci yetiştirirken yalnızca en düşük ortak paydaya hitap etmemizin müjdenin amacı için yararlı olduğunu düşünmüyorum. Hedefimiz topluluğumuzu yalnızca minimal bir anlayış eşiğinden geçirmek değil; onları Tanrı’nın enginliğiyle tanıştırmak ve O’nun derinliğini keşfetmelerine yardımcı olacak araçlarla donatmaktır.

DördüncüBoyut:YeniDisiplinlerEdinmek

Elbette Mesih’i izleyen öğrenciler olmak yalnızca Tanrı hakkında bilgi edinmekten daha fazlasıdır. Müjde, İsa’nın örneğine göre ve Kutsal Ruh’un gücü sayesinde Tanrı’nın Egemenliği’nde yaşamanın yoludur. Bu yaşam yolunda yürümek, Tanrı’daki yaşam kaynağımıza bağlı kalabilmek amacıyla, yeni disiplinler edinmeyi gerektirir. Öğrenci yetiştirme tekniğimiz, insanların öğrencilik hakkında sadece doktrinler açısından değil, gerçek uygulamalar açısından da düşünmesine yardımcı olmayı içermelidir. Ve tabii ki, Kutsal Kitap boyunca Tanrı insanlarının çeşitli ruhsal disiplinleri uyguladığına şahit oluruz. Gelecek paragraflarda bu disiplinleri öğretmeye çalışmasam da, öğrenci yetiştirme yaklaşımımıza dâhil edebileceğimiz bazı temel disiplinleri kısaca aktaracağım.

Dua — Ben neredeyse her zaman dua etmekle ilgili ders verirken söze Rab’bin Duası’nın anlamı ve bağlamının üzerinden geçerek başlarım. Bu tanım aynı zamanda duanın merkezinde yer alan Tanrı’nın Egemenliği kavramının tanıtımını da içerir. Öğrencileri Rab’bin Duası’nı kendi duaları gibi kabul edip sıklıkla tekrarlamaya davet ederim. Ve duayı Tanrı’yla bir ilişki bağı kurma yöntemi olarak tanımlarım. Dua etmek övgülerimizi, şükranlarımızı, istek ve itiraflarımızı Tanrı’ya ifade etmek için bir fırsattır. Dua ederken Tanrı’yla ilgili derin gerçekleri içselleştirmeyi ve dinlemek için fırsatlar yaratarak Tanrı’dan duymayı amaçlarız.

Kutsal Kitap’ı Okumak — Kutsal Kitap’ı yalnızca bilgi almak için değil dönüşmek için de okuruz. Tanrı’nın Kutsal Yazılar’da bulduğumuz mesajı ve hikâyesi aracılığıyla O’nun tarafından değiştirilir ve yenileniriz. Tanrı bu mesajlar aracılığıyla bizi Egemenliği’ne katılmaya uygun olacak biçimde kalibre eder. Kutsal Kitap’ı, edebi ve tarihi kontekstlere dikkat ederek ve bireysel bölümlerle aktarılan asıl büyük hikâyeyi görerek, iyi bir şekilde okumayı öğrenmeliyiz. Ancak Kutsal Kitap okumaya ve özümsemeye başlamak için profesyonel olmayı beklememiz gerekmez. Ben bu konuyu işlerken, öncelikle Kutsal Kitap’ın bir kitap olarak doğasının nasıl olduğunu anlatarak başlarım. Daha sonra da doğal bölümlerine ayırarak incelerim. Kutsal Kitap’ı

okumanın değerini Hıristiyan pratiğimizin olağan bir parçası olarak kabul etmek için günlük “sessiz zaman” konusunda kanuni bir tutuma sahip olmamız gerekmez.

Oruç Tutmak — Müslüman bir arka plana sahip olan Hıristiyan dostlarımın çoğu önceki inanışlarından gelen olumsuz çağrışımlardan ötürü oruç tutmaya isteksiz olduğunu açıklar. Ancak oruç tutmak temel ibadet biçimlerinden biridir. Oruç tutmayı bağdaştırılmış olduğu olumsuz imajlardan uzaklaştırmak yararlı olabilir. Oruç bir açlık grevi ya da kredi sistemi değildir. Bedenimizi aç bırakarak Tanrı’dan puan toplamaya çalışmıyor ya da O’nu bizim için bir şey yapması için manipüle etmeye çalışmıyoruz. Oruç tutarken yaşamımızın tümüyle Tanrı’ya bağlı olduğunu öğreniyor, ruhsal odağımızın güçlenmesini deneyimliyor ve Tanrı’nın tapılmaya ne denli layık olduğuyla ilgili farkındalığımızı artırıyoruz. Yeni imanlılara pratik yönergeler vererek onları oruç tutmak konusunda cesaretlendirebilir, hatta destek olmak için onlarla birlikte oruç tutabilirsiniz.

Tapınma — Tapınmanın bir geniş anlamı bir de dar anlamı vardır. Geniş anlamına bakarsak, bir Hıristiyan’ın bütün yaşamı ibadettir. Yaşamımızı Tanrı’ya öylesine adanmış biçimde yaşarız ki, yaptığımız her şey tapınmamızın bir parçası olur. Öte yandan, kilise bağlamında baktığımızda, tapınma hep bir ağızdan seslerimizi birleştirip Tanrı’ya bir adak gibi sunmaktır. Beraber ilahiler söyleyerek Tanrı’ya ilgili gerçekleri ilan ederiz ve Kutsal Ruh’un bizi bu gerçeklere doğru yönelttiğine inanırız. Tapınma sırasında herhangi bir şekilde ruh çağırmayız ya da Tanrı’yı iltifatlarımızla manipüle etmeye çalışmayız. Daha ziyade Tanrı’yla ilgili zaten mevcut olan gerçekleri fark ederiz ki hayatlarımız bu gerçekler doğrultusunda yeniden şekillensin. Bu kolektif olarak sunulan bir adaktır çünkü hepimiz Tanrı’nın iyiliğiyle karşılaşmış ve ondan etkilenmişizdir.

Tapınma aynı zamanda gerçekten her zaman yanımızda olan Tanrı’yla ilişkisel bir bağ kurmak için fırsattır.

Öğrencilerimizi yaşamlarını bir ibadet olarak düşünmeye ve bununla birlikte kilisedeki ortak tapınma zamanına katılmaya teşvik etmeliyiz.

Hizmet — Hizmet etmemizin amacı Tanrı’nın sevgisini kazanmak ya da O’ndan puan toplamak değildir. Aksine, Tanrı’nın zaten bize armağan ettiği sonsuz sevgisi ve iyiliğine yanıt olarak hizmet ederiz. Hizmet Tanrı’nın gözünde belli bir mertebeye ya da statüye ulaşmış olduğumuz için yaptığımız bir iş değildir. Daha ziyade, hizmet bir ayrıcalık, Tanrı’nın bize verdiği bir armağandır. Tanrı her şeyi yenilerken O’na katılmamıza izin verir, böylece cennette olduğu gibi yeryüzünde de Tanrı’nın isteğinin olduğuna tanık oluruz. Hizmet ederken aynı zamanda, öğrencilerinin ayaklarını yıkayan ve bunu kendi yüceliğini göstermek için kullanmayan, Mesih’in alçakgönüllülüğünü vurgularız. Biz de aynı sebeplerle ve aynı tavırla hizmet etmeye çağrıldık. Öğrencilerin kilisede ve toplulukta hizmet edebilmesi için pratik fırsatlar yaratabiliriz.

Çevremizdeki ihtiyaçların neler olduğunu bulmayı ve onları elimizden gelen herhangi bir şekilde karşılamayı öğrenirken çok önemli ruhsal kaslarımızı çalıştırmaya başlarız.

Meditasyon — Tanrı’ya ve Kutsal Yazılar’ın gerçeklerine derinlemesine odaklanmak ve yaşamımızda sessiz dinleme zamanına yer vermek kazanmamız gereken bir disiplindir. Belli bir ayetin ya da fikrin gerçekliğinin düşüncede farkında olabilirim, ancak üzerine derin düşünme egzersizi yapmak bu ayetin ya da fikrin yüreğimin derinlerine inmesini sağlar. Ve iyi yaşamak için ruhumuzun dinlenebileceği sağlam bir temel kurmanın kaynağı da bu tür bir meditasyondan geçer. Ancak böyle anlarda iç dünyamızdaki olağan gürültüyü susturabilir ve bu sayede Tanrı’nın bizim temelde bizi seven bir Baba’nın çocukları olduğumuzu söyleyen sesini duyabiliriz. Öğrencileri rehberli meditasyonlarla yönlendirmek, onlarla sessizlik için zaman ayırmak veya onlara yalnızca bu konuda rehberlik ve öneriler sağlamak bu temel disipline giriş yapmalarına yardımcı olabilir.

BeşinciBoyut:YeniDeğerlerinveArzularınArdındanGitmek

İsa’nın öğrencilerinin Mesih benzerliğinde dönüştürülmesi Tanrı’nın Egemenliği’nin gelişinin bir yansımasıdır. Kutsal Ruh’un bizdeki işi içimizde yeni değerler ve arzuların gelişmesini sağlamaktır. Bu sırada biz de Tanrı’nın mümkün kıldığı bu içsel gelişime katkıda bulunmak için elimizden gelen tüm çabayı gösteririz. 2. Petrus 1:1-11’de ruhsal büyümenin gidişatıyla ilgili gerçeği yeni iman edenlere tanıtmak adına

iyi bir girizgah olabilecek bir özetini buldum. Petrus, müjdenin yalnızca öldüğümüzde cennete gidebilmek için İsa’yla ilgili aklımızda tutmamız gereken bir bilgi olmadığının altını çiziyor. Bu dünyadan kaçıp kurtulmaya çalışmıyoruz, bunun yerine “dünyadaki kötü arzuların yol açtığı yozlaşmadan” kurtulmak istiyoruz ve Petrus’un açıkladığına göre bu ancak Tanrı’nın Ruh’u yardımıyla bize sağladığı dönüşüm yolunu izleyerek mümkündür.

Ruhsal yaşamımda öğrendiğim en engin derslerden biri mevcut arzularımın pasif bir kurbanı olmak zorunda olmadığım gerçeğiydi. Ne kadar bozulmuş bir durumda olurlarsa olsunlar arzularımın içinde mahsur kalmış değilim. Motivasyonlarımız, tercihlerimiz ve arzularımız üzerinde doğrudan bir kontrolümüz olmasa da, onların dönüşümüne katkıda bulunabiliriz. Kendimi adım adım Tanrı’nın istememi istediği şeyi istemeyi öğrenmeme ve yüreğimin olgunlaşmasına yol açacak bir yörüngeye yerleştirebilirim. Felsefe konusunda akıl hocalarımdan biri olan John Hare, Duns Scotus’un felsefesini tanımlarken bunun “Tanrı’nın bizim irademiz için isteğini kendi irademizde yansıtmak” olduğunu yazar. Daha iyi şeyleri istemeyi öğrenmek mümkündür. Sizin de hayal edebileceğiniz gibi, ancak bizim isteğimiz Tanrı’nın hayatımız için isteğiyle aynı olduğunda gerçek tatmini deneyimleyebiliriz.

Bu tür bir perspektiften bakabilmemiz İsa’nın gerçekten bu dünyada yaşamanın en iyi yolunu bildiğine inanmamıza bağlıdır. Yalnızca uzaktan emirler yağdırıp hayatımızı zorlaştırarak cennet için yeterince iyi miyiz diye bizi test etmez. Aksine, O her zaman yanımızda, bize nasıl yaşamamız gerektiğini öğretir ve öyle yaşayabilmemiz için bizi güçlendirir. İsa bizim iyi bir hayatımız olmasını ister ve iyi yaşamak doğru önceliklere sahip olmayı, bu öncelikleri bilgelikle sıraya koymayı ve doğru şeyleri istemeyi gerektirir.

Mesih’in benzerliğinde yaşamı karakterize eden bazı değerler ve öncelikleri ana hatlarıyla belirtmek kesinlikle mümkündür. Aslına bakarsak, Yeni Antlaşma’nın büyük bir bölümü bu özelliklerin maddeler halinde sıralanmış listelerine ayrılmıştır. Pavlus’un Ruh’un meyveleri tanımı bunun meşhur örneklerindendir. Müjde kitaplarında İsa sürekli olarak bağışlama, alçakgönüllülük ve toplumsal sınırları aşan merhametli bir sevgi gibi değerlerin önemini vurgular. Ayrıca, Ruh’un meyveleriyle ilgili verimliliğimizin belli bir değerler listesine tamamen bağlı kalmamıza değil; İsa’nın kendisiyle bağlantı içinde kalmamıza dayandığını hatırlamakta fayda var. İsa gerçek asmadır; O dönüşümümüzün asıl kaynağı ve amacıdır.

Sözünü ettiğim gibi bir karakter gelişiminin yalnızca sınıflarda ya da kilise toplantılarında gerçekleşmediğini gördüm. Topluluğun içinde yer alarak gerçekleşir. Bağışlamakla ilgili çok önemli ve tamamen doğru bir ders anlatabilirim ama dinleyiciler bağışlamayı beni dinleyerek öğrenmez. Bağışlamak hakkındaöğrenirler, hepsi bu. Gücendirilmediğimiz sürece bağışlamayı öğrenemeyiz. Bu Mesih’in benzerliğinde yaşamakla ilgili değerlerinin birçoğu için geçerlidir. Ancak erkek ve kız kardeşlerimle ilişkilerime bağlı olduğum zaman alçakgönüllülüğü, sevgiyi, teslimiyeti, cömertliği, uzlaşmayı, dürüstlüğü, fedakârlığı vb. değerleri öğrenmek için fırsatım olur. Sonuç olarak, öğrenci yetiştirmenin bu boyutu Mesih benzerliğinde yaşamın değerleri öğretmeyi içermelidir. Fakat aynı zamanda öğrencileri, bu özelliklerin yaşamımızda ortaya çıkmasına vesile olacak durumları yaratmak adına, diğer Hıristiyanlarla ilişkisel bağlar kurması için de cesaretlendirmemiz gerekir.

Öğrenciliğin bu boyutunda faydalı bulduğum bir diğer somut uygulama ise itiraf, tövbe ve uzlaşma için fırsatlar yaratmaktır. Bazen, günahlarımızı itiraf etmenin ve zorlu alanların üstesinden gelmenin hayati rolünü deneyimlemeye teşvik etmek için yetiştirdiğimiz öğrencilere zor sorular sormamız gerekir. Elbette, bu alanda savunmasızlığı ne kadar iyi modelleyebilirsek, öğretimiz o denli etkili olacaktır.

AltıncıBoyut:Başkaları İçinBirYaşam KaynağıOlmak

Hristiyan yaşamımız öncelikle Tanrı’yla karşılaşma, ardından bir topluluğa ait olma, Tanrı’yla ilgili bilgelikte gelişme, yeni disiplinler edinme ve yeni değerler ve arzuların ardından gitmekle karakterize edilirse, pek çok insan için bundan sonraki aşama, bir çeşit hizmete bağlılıktır. Bazı imanlılar keşfettiği ve hayatında

uygulamaya başladığı gerçek konusunda gerçekte ne yaptığıyla ilgili endişe yaşar. Bu “aktivist” dürtüsü sürdürülebilir bir ifade yolu bulduğu ve hayatımıza iyi bir şekilde entegre olduğu sürece sağlıklı olabilir. Artan bir sevme kapasitesiyle birlikte başkaları için bir yaşam ve bereket kaynağı olmak öğrenciliğimizin doğal ve gerekli bir boyutudur.

Yukarıda açıklamış olduğum gibi, biz Hıristiyanlar olarak Tanrı bizi sevsin diye hizmet etmiyoruz; Tanrı bizi sevdiği içinhizmet ediyoruz. İmanlıları hizmetlerinin gerçek kaynağı olarak Tanrı’nın sevgisi ve İsa’nın örneği üzerine düşünmeye davet edebiliriz. Dünyaya gelmekte olan Tanrı’nın Egemenliği’ne katılmak büyük bir ayrıcalıktır. Bunu fark etmek bize umut verir. Tanrı’nın Egemenliği için yaptığımız tüm işler sonsuza dek baki kalacaktır. Tanrı hakikaten dünyada iyi bir şey yapmaktadır. Katkılarımızın umutsuz bir amaç uğruna harcanıp gitmemesini garanti etmek için, her şeyi kökten yenilemektedir.

Pavlus, 2. Korintliler 4:15’te sahte elçiler sorununa verdiği yanıtın bir parçası olarak, hizmet için iki katmanlı bir ölçüt sağlar: “Bütün bunlar sizin yararınızadır. Böylelikle Tanrı’nın lütfu çoğalıp daha çok insana ulaştıkça, Tanrı’nın yüceliği için şükran da artsın.” Biz insanlığın yararı ve Tanrı’nın yüceliği için hizmet ediyoruz. Eğer yaptığımız iş Tanrı’nın bize hizmet etmemiz için verdiği insanlara fayda sağlamıyorsa yapmayı bırakmalıyız. Ve eğer Tanrı’yı yüceltmiyorsa da bırakmalıyız. Kendimize, kilisemizin bulunduğu konumdaki toplulukların orada bir kilise olmasından dolayı daha iyi bir durumda olup olmadığını sorabiliriz. Eğer cevap hayırsa, bir şeyleri yanlış yapıyoruz demektir.

Öğrencileri hizmette yer almaya teşvik etmekle ilgili yararlı bulduğum bir dizi pratik öneri vardır. Bence, hizmet etmenin temel disiplinlerinden biri, bir ihtiyaç bulup onu karşılamaktır. Çevremizdeki dünyaya sevgiyle bakarken Tanrı’dan bize mevcut ihtiyaçları göstermesini isteriz. Daha sonra da bu ihtiyaçları karşılamak için yollar ararız. Mahallemizin sokaklarındaki çöpleri temizlemek ya da ihtiyacı olanlar için yemek ve kıyafet sağlamak gibi çok somut, pratik ihtiyaçlarla başlayabiliriz. İhtiyaçları bulmak ve karşılamak konusunda deneyim kazandıkça, etrafımızdaki daha derin ihtiyaçları bulma kapasitemiz genişler ve yol boyunca çok değerli yetiler kazanırız.

Tabii ki, aynı zamanda öğrencilerin kilise toplantısında hizmet etmesi için yollar da bulabiliriz. Kişilerden tanıklığını paylaşmasını, dua etmesini, Kutsal Kitap’tan bir bölüm okumasını ya da vaazın bir kısmını vererek yardımcı olmasını isteyebiliriz. Buna ek olarak, temizlemek kurulumu sağlamak gibi kilise toplantının birçok farklı boyutunda yardım edebilecekleri yollar bulabiliriz. Ve büyümekte olan bir imanlının katkıda bulunabileceği başka kilise hizmetleri olabilir. Topluluğumuzdaki kişileri tanıdıkça hizmet edecekleri doğru fırsatları bulmak ruhsal armağanlarını fark etmelerine yardımcı olmanın önemli bir parçasıdır. Genellikle insanların gerçek kapasitesinin ortaya çıkabilmesi için hazır hissetmedikleri işleri ve rolleri üstlenme konusunda bir meydan okumayla karşılaşmaya ihtiyacı olabildiğini gördüm.

YedinciBoyut:BaşkalarıAdınaSorumlulukAlmak

Öğrenci yetiştirmenin sonucunda hizmette ve liderlikte bizimle eşit olan yeni çalışma arkadaşları ortaya çıkmalıdır. Emirleri sadık bir şekilde yerine getirecek bir kalabalık aramıyoruz; kişilerin verimlilik ve liderlik kapasitesinde gelişmesini ve bizi geçmesini istiyoruz. Tüm süreç boyunca bunu aklımızda tutmak bizi doğru bakış açısına yöneltir ve imparatorluk kurma isteğinden, manipülatif kontrol tuzaklarından kurtarır.

Henry Nouwen bu konuda Luka 15. bölümdeki Kaybolan Oğul benzetmesine dayanan faydalı bir mecaz sunar. Yeni iman ettiğimiz zamanlarda küçük oğulla duygudaşlık kurarız; Baba’mız layık olmamamıza rağmen bizi lütufla evine almıştır. Her zaman küçük oğul gibi hissetmemiz gerekir ancak, ruhsal yolculuğumuzda ilerledikçe her şeyi sürekli doğru yapan büyük oğul gibi hissettiğimiz, onunla bağdaştığımız durumlar da olur. Yüreğimizdeki özgüvensizlikleri ve kıskançlığı fark ederiz; kendimizi başkalarıyla kıyaslar, henüz Tanrı’nın lütfu ve sevgisinin derinliğini tam olarak kavramadığımız için içimizde dargınlıklar barındırırız. Gelgelelim sonunda babanın rolüne doğru çekildiğimizi hissetmeye başlarız. Biz o baba gibi sevmeye ve Hıristiyan yaşamımızda o babanın rolünü üstlenerek hizmet etmeye davet edildik. Hizmet

ettikçe başkalarına olan ilgimiz ve istekliliğimiz daha da büyür. Böylece sahip olduklarımızı onların büyümesine katkıda bulunmak için sunmak isteriz. Hatta bu uğurda kendimizi hayal kırıklıklarına karşı savunmasız bırakır, Tanrı’nın bize hizmet etmemiz için verdiği kişiler uğruna riskler bile alırız.

“Kilise büyütme stratejileri” ya da “çoğaltma” gibi terimler kullanıp sanki temel amacımız sayımızı artırmakmış gibi izlenimler beni rahatsız etse de; öğrenciler için hedef onların da öğrenci yetiştiren konuma gelmesidir. Tanrı’nın Egemenliği’nin zaferi dünyanın geri kalanından daha çok sayıya ulaşmamıza bağlı değildir. Ve biz dini bir ürünün yayılması için zekice bir satış stratejisi oluşturmaya çalışmıyoruz. Uzun ve yavaş bir süreç olan, çevremizdekilere gösterdiğimiz örnek ve öğretiyle bir yaşam biçimi aktarma işini üstleniyoruz.

Tanrı’nın bana gönderdiği insanlara yolu açmam gereken durumlar olacaktır. Ve eğer ben onlara kapı açmaya istekli değilsem, kendi verimliliğim de belli bir limitle sınırlı kalacaktır. Yani, öğrencilerle konuşurkenki tonumun her zaman farkında olmalı, küçümseyici bir tutumdan kaçınmalıyım. Ne zaman mümkün olursa hizmet ve kilise kararları konusunda samimiyetle fikirlerini ve desteklerini istemeliyim. Yetişmekte olan öğrencilerle yetkimi paylaşmayı ve onlarda var olan önderlik potansiyelini fark edip, cesaretlendirmeyi amaçlamalıyım. Bazen bu öğrencilerin bizimki dışında daha ileri eğitimler alması için fırsatlar bulmak ve onları başka kiliselerde hizmet ve liderlik fırsatlarının peşinden gitmesi için cesaretlendirmek anlamına gelir.

Öğrenciliğin bu boyutuyla eklemek istediğim son fikir de “önderlik gelişimi” ile ilgili literatürün büyümesiyle ilgilidir. Bu literatüre ve beraberinde getirdiği tutumla ilgili sağlıklı olduğunu düşündüğüm bir şüpheye sahibim. Ben genellikle kişileri daha geniş çerçevede hizmet etmesi için donatma yaklaşımını tercih ederim. Deneyimime dayanarak söyleyebilirim, hizmetkârlar yetiştirmeye çalışırsanız kaçınılmaz olarak önderler ortaya çıkacaktır. Ancak önderler yetiştirmeye çalışırsanız hizmetkârlar bulamayabilirsiniz. Her halükarda, Tanrı’nın Egemenliği’nde her önderin hizmetkâr olduğu gerçeğini örnek almalı ve öğretmeliyiz.

TamamlayıcıFikir

Hayatım boyunca öğrenci yetiştirirken olabildiğince düşünceli oldum ve niyetlerimi belirlemek konusunda dikkatli oldum. Bununla birlikte, hizmetimin en iyi meyvelerinin en az benim tarafımdan yapılan herhangi bir stratejinin ürünü olduğu kadar Tanrı’nın mükemmel zamanlamasının ve lütfunun sonucunda meydana geldiğinin farkındayım. Beni yönlendirmesi ve büyütmesi için Tanrı’ya güveniyorum. Hizmet etmem için bana verdiği öğrenciler adına da Tanrı’ya güvenmek istiyorum. Bu yedi boyutun öğrenci yetiştirmekle ilgili çok yönlü bir yaklaşım sağladığını düşünüyorum. Her birinin kökleri İsa’nın örneğine dayanır ve Hıristiyanlık tarihi boyunca etkili oldukları kanıtlanmıştır. Ancak şunu aklımızda tutmalıyız: stratejiler ve planlar öğrenci meydana getiremez; öğrenci kişilerin kendisinden meydana gelir. Daha belirgin şekilde ifade etmek gerekirse, Tanrı Mesih’e böylesine sadık bir şekilde hizmet etmek üzere elimizden gelenin en iyisini yaptığımızda bizi onurlandırdığı için, Kutsal Ruh’la dolup O’ndan güç alan kişiler Mesih’in öğrencisi olur.

İşte açıkladığım yedi boyutun kısa bir özeti:

  1. Tanrı’yla Karşılaşmak
    1. Yeni bir imanlı Tanrı’yı deneyimler.
    2. Yaşamımızdaki deneyimlerin yenilenmesi gerekir.
    3. Deneyimlerimize mahkûm olmamalıyız.
    4. Kişilerin acı çekmenin rolünü ve ruhun karanlık gecesini anlamasına yardımcı olmalıyız.
  1. Bir Topluluğa Ait Olmak
    1. Bazen aidiyet duygusu inançtan önce gelir.
    2. İnsanların ait olmaya ve fark edilmeye Tanrı tarafından verilmiş bir özlemi vardır.

c. Kilisenin Tanrı’nın dünyayla ilgili planında merkezi bir rolü vardır. Temel ruhsal disiplinlerin pek çoğu bireysel değil toplumsaldır.

  1. Tanrı’yla İlgili Bilgelikte Büyümek
    1. Özellikle ruhsal gelişimin ilk aşamasında bire bir görüşmeler faydalı olur.
    2. Hıristiyan doktrinleri öğretirken bir müfredatı takip edin. Örneğin, Tanrı Doktrini, Kutsal Kitap, İsa’nın Kimliği ve İşleyişi, Kurtuluş Doktrini, Hıristiyan Etik Prensipleri, Kilisenin Doğası vb.
    3. Hıristiyanlığın entelektüel derinliğini keşfedin, öğrencilere Hıristiyan düşüncenin çeşitliliğinin getirdiği meydan okumaları karşılamak ve ona saygı duymak için alan yaratın.
    4. Kişilerin çevrimiçi kitaplara, yazarlara v.b. kaynaklara erişimini sağlayın.
  2. Yeni Disiplinler Edinmek
    1. Çeşitli kişisel ve toplumsal disiplinlerden oluşan dua
    2. Dönüşüm için Kutsal Kitap’ı okumak
    3. Bir ibadet biçimi olarak oruç tutmak
    4. Kilisede toplandığımızda bir aktivite olarak ibadetin daraltılmış tanımı ve hayatımızın tamamı olan ibadetin geniş tanımı
    5. Tanrı’nın bir armağanı olarak ve düzenli Hıristiyan yaşamının bir parçası olarak ibadet
    6. Derin gerçekleri içselleştirmenin bir yöntemi olarak derin düşünme
  3. Yeni Değerler ve Arzular
    1. Ruh’un bizi yönlendirdiği Mesih benzeri karakterin bazı niteliklerini tanımlayın.
    2. Yaşam öğretmenimiz olan İsa’nın rolünün ciddiyetini fark edin.
    3. 2. Petrus 1:1-11 gibi pasajlar büyümemizin gidişatıyla ilgili düşünmemize yardımcı olabilir.
    4. Arzularımızın aslında büyüyüp değişebileceğini vurgulayın.
    5. İtiraf ve tövbe için fırsatlar yaratın.
  4. Başkaları İçin Bir Yaşam Kaynağı Olmak
    1. Ruhsal olgunluk çevremizdeki dünya için en iyisini istemeye bağlılığımızı da gerektirir.
    2. Kişilere kilisede ve kilise dışında hizmet etmeleri için pratik fırsatlar tanıyın.
    3. Başkalarında gördüğünüz armağanlar ve potansiyelle ilgili dürüst ve cesaretlendirici olun.
  5. Başkaları Adına Sorumluluk Almak
    1. Emir kulları değil bizimle eşit olan görev arkadaşları yetiştirmeyi hedeflemeliyiz.
    2. İnsanların “baba”nın rolüne geçmenin, kendisiyle ilgilenilmesini istemekten önce başkalarının ihtiyaçlarıyla ilgilenmenin yolunu bulmasına yardımcı olun.
    3. Beraber hizmet ve liderlik etmek için fırsatlar yaratın.

Dipnot:Metnin orijinalinde geçen İngilizce “disciple” kelimesinin anlamını Türkçede en iyi karşılayan sözcük aslında “mürit” kelimesidir. Fakat bu kelime Türkçe konuşanların bazıları için olumsuz bir çağrışıma neden olduğundan “öğrenci” kelimesini kullanmayı uygun gördük.

Ryan Keating

Teolog / Pastör

Yorum Ekle

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Bizi takip edin!

Sosyal medya hesaplarımızdan bizi takip ederek dergimizle ilgili son güncellemelerden haberdar olabilirsiniz.

Your Header Sidebar area is currently empty. Hurry up and add some widgets.