Hepimizin sıkça düşündüğü birkaç soru sormak istiyorum. Bu dünyada biz kimiz? Neyiz? Kiminleyiz? Ve nereye vardık? Birçok soruyla başladığımı biliyorum.
Sanırım neden bu sorularla yazıya girdiğimi merak ediyorsunuz. Bu dünya bizlere kim olduğumuzu öğretmeye başlarken; anne- baba, sosyal çevre, okul, arkadaşlar, doğuştan aldığımız karakter ve bedensel temaslarla bizim kişiliğimizi şekillendirir ve bizi biz yapan kimliğimizi ortaya çıkartır. Yaşanılan birçok sorun, travma v.b durumlar zamanla edindiğimiz mizacı değiştirir ya iyiye ya da kötüye doğru evriliriz. Genelde yaş alma ve ortamla birlikte kişilik örüntüsü süreçte iyiyi arama yetisinde zayıflar. Çünkü büyüdükçe bencilleşiriz, görme ve duyumsama hislerimiz daha çok gelişir ve bir de üstüne başka insanların farklı yapıları ya da aslında eksik olan ama bizlerin gözünde fazlaca büyüyen yaşamları, daha çekici gelmeye başlar. Bizi şekillendiren yaşamımız, insanoğlu ve dünya bencillikleri son evrede şu an olduğumuz karaktere sahip olmamızı sağlar.
“Kiminleyiz ve nereye vardık” soruları ise şu an bulunduğunuz gerçekliklerle ilgilidir. Biz Hristiyan bireyler olarak Tanrı’yı yaşamlarımıza kattığımızda sözlerinin ve Rabbin Ruhunun bizleri değiştirmek ve şu an var olan karakterimizi tam anlamıyla yenilemek istediğinden haberdarız. Tanrı sözlerinde bize yeni bir ruh vereceğini açıklar
“Bir kimse Mesih’teyse, yeni yaratıktır; eski şeyler geçmiş, her şey yeni olmuştur.” 2.Korintliler 5:17
Bu söz aslında Tanrı’nın büyük bir dönüşüm işinde olduğunu bizlere anlatmak ister. Başlarken kimliğimizi, mizacımızı ve karakterimizi oluşturan ve bizi biz yapan şeylerin nasıl oluştuğuna değindim ama bu noktada daha fazla faktörler eklenebilir. Evrildiğimiz kişilik bu dünya çerçevesinde makul olabilir ama her iyi ve özel gördüğümüz yanımızın bile aslında ne kadar iyi ve doğru olduğunu Tanrı sorgulamamızı ister. “Alçakgönüllü” olduğumuzu düşünürken sözünde “sahte alçakgönüllülük” tabiriyle tanışırız ve bu söz yaşadığımız onca zamanda aslında doğru bir alçakgönüllülük içinde olmadığımızı bize gösterir veya merhametimizin aslında kendimizi yüceltme ve böbürlenme aracı olarak kullandığımızı öğrendiğimizde sözde doğruyu yaparken aslında kendi bencilliklerimizi beslediğimizi yeni yaşamlarımızda fark ederiz. İnsanoğlu iyi ve doğru arayışı içinde olabilir ama iyi ve doğruyu yapmaya muktedir değildir. Ne kadar kendi mücadelesiyle başarmaya çalışsa da bu mümkün değildir. İşin özü İnsanoğlunda iyi ve doğru yoktur ki Rab “eski” ve “yeni” olan kelimelerini kullanmıştır. Eski olan yürek tutumlarımızı düşünün ve ona şimdi bir bakın onun aslında ne kadar yorucu, yıkıcı ve yıpratıcı olduğunu göreceksiniz. Tabii ki bencilce olan tutkuların özlemlerini duyduğumuz ve Hristiyan yaşamı boyunca onları yapmak için uğraştığımız gerçeğini de biliyorum. Eskiyi bırakmak kolay mıdır? Bu soruyu birçok kez kendime sorduğumda hem evet hem hayır cevabını veriyorum kendime. Kolay olmadığını aslında bunun itaat ve teslimiyet sonrasında gerçekleşeceğini öğrendim ve öğrenmeye de devam ediyorum. Yeni olmanın verdiği gerçeklik bizlere daha çok ayna tutmaya devam etmek ister. Tanrı bir çöpten değerli bir geri dönüşümle hoş araçlar ve kullanılacak aletler çıkarabilir ve çıkarmak ister. O ister ama biz ona eşlik etmek ister miyiz? Yoksa geçmiş kimliğimizin yeterli olduğunu düşünüyor muyuz? Geri dönüşmek ve yeni araçlar olmak istiyor muyuz? Bu soruların cevapları her birimizde farklı olabilir, günler saatler, teslimiyet düşünceleri ve itaatle eğilme zamanları farklı olsa da geçmiş olan bizlerin aslında dönüşümü bekleyen bir çöp olduğu gerçeğini unutmamakta fayda var.
Yorum Ekle