Kaynak: Ανοιχτοί Ορίζοντες (Açık Ufuklar) Dergisi
Çeviri: Stavros Kapusuz
İkinci yüzyılın ortasına kadar, bazı bulgular ve basit imalar dışında tövbe pratiğine dair gerçek anlamda örneklere rastlayamıyoruz. İman toplulukları henüz yeni dönüşüm sağlayan yetişkinlerden oluşmaktaydı ve pagan dünyası içinde azınlıkta kalmaktaydılar. İman olarak Hristiyanlığı oluşturan toplulukların henüz olgunlaşmaması ve etik konularda eski alışkanlıklardan gelen katı kuralcılık, insanlarda günah kavramına dair belirsizlik oluşturuyordu.
Apostolik Pederler tarafından kaleme alınan eserler, topluluklar henüz ciddi anlamda örgütlü olmadığından, Hristiyanlığın ilk dönemlerine dair tövbe pratiğine ilişkin açık bilgiler sunmuyordu. Bununla birlikte, kilise içerisinde tövbe pratik ve öğretisine dair, aslında ideal Hristiyan yaşamını da izah eden karakteristik bilgilere ulaşıyoruz: «Her bireyin insanın kurtuluşunu toplumsal ve evrensel değerler olarak algılaması, komşu sevgisi, İsa Mesih’in bizlere öğrettiği gibi yaşam örneklerinden çıkarak, kendimiz ve günahkârlar için Tanrı’ya dua etmek, çünkü O’nun insanları değiştirecek ve dönüşümlerini sağlayacak güç ve otoritesi var, kardeşinin yanlışlarını düzeltmek ve iman yaşamında olgunlaşması için yol gösterici olmak». Bu öğretişin yanı sıra, eğer günahkarlar ciddi anlamda kurtulmak istiyorlarsa, kalbin derinliklerinden gelen tövbe ve dönüşümle Tanrı’nın isteğine itaat etmeleri, Mesih’in kanından fayda sağlayarak, düşünce ve yaşam tarzı olarak eski alışkanlıkları kendilerinden uzaklaştırmaları gerekiyordu. Hemen ardından itiraf geliyor ve insan davranışlarında değişime dair çaba gerektiren bir süreç başlıyordu: dua, oruç ve merhamet.
Tövbe, kilise yaşamının bir parçası olarak, örgütlenmenin üst aşamaya ulaştığı ve genellikle 4.-5. Yüzyıllarda ilk izlerini bırakmaya başlamıştır. Böyle bir örgütlenme, özellikle tövbe-günah ilişkisi açısından da yeni ama bir o kadar da soru işareti yaratan sürece işaret etmekteydi. Episkopos, cemaatleri aracılığıyla artık bir disiplin dahilinde organize edilen ayinleri kutlamaya başlarken, ruhların çobanı olarak da rehberliği altında çeşitli teknikler geliştirmeye başlamıştı. Pratik açısından tövbe, tarihçilerin yaklaşımıyla, bir araya toplanmış halde bulunan iman topluluğunun huzurunda yerine getirildiği için «kamusal» yani halka açık tövbe olarak isimlendirildi.
6. yüzyıldan itibaren günah itirafı pratik olarak yeni bir aşama kaydediyor. Günah itirafının yeniden düzenlenmesi ve yeniden anlam kazanması için, münzevi çöl babaları dönemi incelenmiş, edinmiş oldukları yaşam disiplini ve çilecilik, mükemmel ve uygulanabilir metot olarak kabul edilmişti. Keşiş, yaş itibariyle deneyimli, ruhsal armağanları kabul etmiş, saygın ve bilge hocasına samimi olarak kendisinden, duygu ve düşüncelerinden, ruhsal durumundan bahsediyor, tövbe etmeye ve itiraf sunmaya hazır öğrenci, ihtiyaç duyduğu ruhsal rehberliği sağlamış oluyordu. Ayrıca Kelt kökenli Hristiyanlar da oldukça basit, samimi, aynı zamanda detaylı bir yöntemle, ruhsal konularda rahiplere danışmayı, gizli olarak tövbe, ardından günah itirafı gerçekleştirmeyi alışkanlık haline getirmişlerdi. Rahipler imanlı bireylerin kendisini rahat hissedebilmesi ve samimi olabilmesi için, tövbe itirafının, cemaatten uzak ve diyalog halinde uygulanmasına karar verdi. Gizli biçimde gerçekleşen tövbe itirafı zaman içerisinde Hristiyan toplumları içerisinde benimsenmeye, yaygınlık göstermeye, metot olarak ise iman yaşamının bütün evrelerinde uygulanmaya başlamıştı. 644-656 Episkoposlar Meclisi pratikte gizli tövbe itirafının ne kadar faydalı ve kullanışlı olduğunda uzlaşım sağladı. Takip eden yıllar içerisinde neredeyse tüm kilise cemaat ve Hristiyan toplulukları bu uygulamayı benimsemiş oldu.
11. yüzyılın ikinci yarısında tövbe itirafı Kilise gizemleri içerisinde resmi olarak kendisine yer buldu. 12. Yüzyılın ortasında yayımlanan tövbe gizemi Kilise’nin kabul edilen yedi gizemi kataloğunda yer almaktaydı.
Yorum Ekle