Miras Dergisi

Usta nedir, öğrenci nedir?

Gerçek bir öğrenci, ustasının bıraktığı mirasın ağırlığını kabul etmeye hazır olmalıdır. Öğrenci, şu veya bu ustanın öğrencisi olarak etiketlenmeyi kabul etmelidir.

Gerçek usta, soru soran, bir soruyu başka bir soruyla yanıtlayan kişidir. Tıpkı Sokrates veya İsa gibi. Kötü usta, her şeyi kendi gerçeğiyle ilişkilendiren kişidir. Gerçek usta özgürlüğümüzü ister, ancak onu bize biz onu alırsak verebilir! Bize izin veren, bizi genişleten, varlığımızda bizi onaylayan biri: “Devam et, devam et …” Gerçek ustalar her şeyi ve herkesi merak eder. Sohbet tutkunudurlar. Filozof Paul Ricoeur, başkalarının bizden önce yaşadığını ve düşündüğünü ve bunun sonra da devam edeceğini ifade ederek, “Zaten başlamış olan bir sohbetin ortasına gelmekteyiz” demeyi severdi! Bir usta her zaman çok alçakgönüllüdür. Bir usta önce çok okumadan yazamaz.


Bir geleneğe dayandığımız için özgürce öneride bulunuruz. Malraux, “Boşlukta yanlış yürüyoruz” derdi. Özgürlüğümüzle öğrenci olmak arasında bir zıtlık yoktu. Gerçek bir usta, öğrencisini sürekli olarak başkalarını ve kesinlikle kendisinden en farklı şekilde düşünenleri okumaya teşvik eder.

Bir usta her zaman çok alçakgönüllüdür. Bir usta önce çok okumadan yazamaz.

 Toplumumuzda usta-öğrenci ilişkisi hâlâ önemli mi?

Bugün, içinde seçmek “zorunda olduğumuz” ultra-liberal bir toplumda bulunuyoruz. Ama bir ustayı seçebilir miyiz? Hayır. Bir ustaya sahip olmak, neredeyse çocuk sahibi olmak gibi gerçekleşir. Öğrenci olmayı kabul ederiz çünkü varis olmayı kabul ederiz. Gerçek bir öğrenci, ustasının bıraktığı mirasın ağırlığını kabul etmeye hazır olmalıdır. Öğrenci, şu veya bu ustanın öğrencisi olarak etiketlenmeyi kabul etmelidir. Günümüzde birçok insan herhangi bir mirası ve bir geleneği takip etmeyi reddediyor. Bu durum zamanımızın bir hastalığıdır. Ama o zaman, nasıl yetkili bir konuşma yapabilirler?
Gerçekten özgür olmak için, kişinin yetkilendirilmiş olması gerekir; kendinizi özgürleştirmek için takdire ve minnettarlığa sahip olmalısınız. Hiçbir şeye teşekkür etmeyen, kimseye borcunu kabul etmeyen kişi, hiçbir şeyden özgürleşememiş, hiçbir şeyden özgür olmayan kimsedir. Mirasçı olmak için hareket etmek, mirası tartışabilmek gerekir. Bu mirası yeniden işlemek, yeniden icat etmek, özgürce yeniden incelemek gerekir! Ustasını “seçtiğini” iddia edenler, bana göre hayali balonlarıyla dolaşan ve kendilerinden başka hiçbir şeyle karşılaşmayan “turistler” dir.

Paul Rincoeur ile ilişkisinden bahsederken Olivier Abel, bize öğrenci olmanın ne demek olduğunu anlatır.

Hiçbir şeye teşekkür etmeyen, kimseye borcunu kabul etmeyen kişi, hiçbir şeyden özgürleşememiş, hiçbir şeyden özgür olmayan kimsedir.

Paul Ricoeur her zaman olayların güldürücü yanlarını gören son derece eğlenceli bir insandı. İlk başta gözüm korkmuştu, oğullarından biriyle okuldaydım. Ama bana güven vermekten asla vazgeçmedi ve çok erken bir zamanda, çoğu zaman insanlığın kötülüğü ve kırılganlığı, epik teolojisi, siyaset vs. üzerine yazdığı metinleri okuduktan sonra ona sorularımı sormaya başladım. Elbette, kendi sorularını benimle paylaşarak, benim felsefe eğitimcim olmuştu. Ama aynı zamanda bana Châtenay-Malabry’deki papazı olan babama minnettar olmayı öğretti, benim olan bu “Hristiyan” ailede kendimi tanımama yardım etti. Belki de “usta” budur: Sizi özgürleştiren ve böylece kendinizi bir gelenek olarak özgürce tanımanıza izin veren. Ricoeur, aktarımın anlamını hısımlık olarak biliyordu.

Olivier Abel

Filozof

Yorum Ekle

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Bizi takip edin!

Sosyal medya hesaplarımızdan bizi takip ederek dergimizle ilgili son güncellemelerden haberdar olabilirsiniz.

Your Header Sidebar area is currently empty. Hurry up and add some widgets.