Yoksulların müjdelenmesi Kilise’nin önceliğidir. Yoksullara müjdelemek onlara sadece ilmihal öğretmek değil, adalet ve dayanışma Krallığına bağlılığı da içerir. İşte tam da buradan hareketle, Latin Amerika’daki kilisede oldukça derin bir maneviyat ortaya çıktı – bir kurtuluş maneviyatı.
Yoksullar için bir Kilise’den yoksulların Kilisesi’ne
Müjdeleme çabası, ne kadar soylu ve gerekli olursa olsun, müjdelemenin yegane hedefi olarak sadece yoksulları görmemelidir. Papa 23. John, II. Vatikan’dan bir ay önce Yoksullar Kilisesi’nden bahsettiğinde, yalnızca yoksulların Kilise’ye bağlılık nesneleri olduğu değil, aynı zamanda yoksulların bize öğrettiği gibi alçakgönüllü ve Tanrı’da güven içinde yaşayacak bir Kilise tasavvur etmişti. Yoksulların hayatını paylaşanların tümü, onları müjdeleyenin yoksullar olduğunu onaylıyor.
Yoksulların varlığı Kilise’nin yaşamı için esastır. Ve kendisine Hristiyan diyen herkes, fakirlerin inancından ilham almalıdır. İnanan insanlar arasında yoksulların imanı bu kadar önemliyse, o zaman yoksulların gerçek bir müjdeleme potansiyeli olduğunu düşünebilir miyiz?
Önemsizler
İsa’nın “mesihsel coşkusu” olarak bilinen Lukacı metnin, bir yoksul teolojisi bağlamında pek incelenmemiş olması şaşırtıcı değildir. Luka 10:21-22’ye göre, Kutsal Ruh’ta sevinçle dolan İsa, bu şeyleri bilginlerden ve akıllılardan gizlediği ve bunları sıradan insanlara (nepioi) ifşa ettiği için Baba’yı kutsadı. Bu coşku, bu övgü, Baba ile Oğul arasındaki gizemli ve yakın ilişkinin bir itirafıyla sona erer: Oğul’u Baba’dan başka kimse bilmez ve Oğul’dan başka hiç kimse Baba’yı bilmez.
Luka’nın yetmiş iki havarinin görevinden sonra yerleştirdiği, apaçık teslis yankılarına sahip böylesine ciddi ve derin bir metin, uzun bir yorumu hak ediyor. Bu pasajda, bilgeler ve akıllılar karşı karşıyadır. Bilgeler, İsa’nın gizemini veya müjdesini anlamayan yasanın doktorlarıdır; akıllı olanlar, Baba’nın Krallığın gizemlerini açıkladığı “sıradan” insanlardır (bkz. Matta 11:25-26). Yunanca nepioi kelimesi, kelimenin tam anlamıyla konuşamayan, çocuksu, olgunlaşmamış “küçük insanlar” anlamına gelir ve bu bağlamda, hazırlığı veya çalışması olmayan sıradan insanlardan oluşan öğrenciler için geçerlidir. Bu nedenle nepioi’yi ilahiyatçı Gustavo Gutiérrez’in yaptığı gibi “önemsiz” olarak çevirmek, küçükleri, cahilleri, yoksulları, kadınları, yerlileri ve Afro Amerikalıları, yaşlıları, dışlanmışları ve marjinalleştirilmişleri…, yani bu dünyanın güçlüleri ve büyükleri için hiçbir şey ifade etmeyenleri içerir. Pavlus’un dünyanın gözünde zayıf, avam, aşağılık, deli sayılan, ancak bu dünyanın bilgelerini ve güçlülerini utandırmak için Tanrı tarafından seçilmiş kişilerdir (1 Kor 1:26 – 31).
Ve İsa, Baba’yı yoksullar için kutsar. Bunun sebebi yoksulların diğerlerinden daha erdemli olması değil – ki zaten böyle de değildir – ama İsa, Baba’nın yoksulları çok özel bir şekilde sevdiğini bilmesidir. İsa’ya göre Baba ile yoksulların doğası arasında özel bir uygunluk vardır. Bu, İncillerde, Celile’nin sıradan halkı İsa ile aynı fikirdeyken, din bilginlerinin, Ferisilerin ve rahiplerin onu reddettiğini okuduğumuzda görülür.
Teolog Aloysius Pieris’in Asya’da tekrarladığı gibi, Tanrı ve yoksullar, Tanrı’nın Krallığı’nın gerçekleşmesi için ortak düşmana karşı savaş içeren bir ittifak kurdular: Mamon, zenginlik idolü (Mt 6: 24). Tanrı’yı sevdiğimiz ve ona hizmet ettiğimiz yerde, hüküm süren yoksulluk değil, yoksullardır; fakirlerin sevildiği ve hizmet edildiği yerde, hüküm süren Mamon değil, Tanrı’dır.
Bu nedenle, bu yoksulların kutsanmış oldukları söylenir, çünkü Krallık onlara diğerlerinden daha iyi olacakları için ya da çektikleri acılarla cenneti hak edecekleri için değil, Baba’nın İsa tarafından ortaya konulan projesinin ayrıcalıklı alıcıları oldukları için vaat edilmiştir.
Sonuç olarak
Tüm bu yolun yüründüğünü varsayarsak ve Krallığın gizemlerinin yoksullara ifşa edilmesi hakkında İsa’nın Mesihsel coşkusunu ciddiye alırsak, yoksulların gerçekten Kilise için, Müjdelemenin yeri ve kendini müjdeleme yolunu oluşturduğunu yeniden doğrulayabiliriz. Ancak bunun sonuçlarını görmeliyiz: Bir topluluk olarak Kilise önemsiz olanları dinliyor mu? Kendisinin onlar tarafından müjdelenmesine izin veriyor mu? Rahipler, gerçeğin gerçek ustaları olarak konuşmadan ve öğretmeden önce Hristiyan halkının önemsiz kimselerini dinliyor mu?
Bütün rahipler, İsa’nın yaptığı gibi önemsizleri daha fazla dinleselerdi, onların doktriner ve ahlâkî öğretileri sıradan insanlar tarafından kesinlikle daha anlaşılır olur ve daha iyi özümsenirdi.
İlahiyatçılar, önemsiz kimselerin ayrıcalıklı bir vahiy yeri olduklarını bilerek onları mı dinlerler, yoksa genellikle sıradan insanlardan daha uzak olan bilginlerin ve doktorların yazdıklarını mı dinlemeyi tercih ederler? Önemsiz kimselerin inancı, akademik ve bilimsel teolojik araştırmalara olan talebi – bunlar halkın imanından beslendiği ve halkın kuyusundan içtiği müddetçe – azaltmaz.
Müjdeciler yoksullara ulaşıp onlar tarafından müjdelenmelerine izin verebiliyorlar mı, yoksa sanki cahillermiş gibi onlara tepeden doktrin mi aşılamaya çalışıyorlar?
Hristiyan doktrinini iyi bilen, ancak Krallıktan uzak bir bolluk ve tüketim atmosferinde yaşayan insanlar, Hristiyan doktrini hakkında şüphesiz çok az şey bilen ama Krallığın değerlerini çok iyi bilen, Baba’nın ifşada bulunduğu ve İsa’nın hoşnut olduğu önemsizlerden daha mı çok vaftiz edilmeye layık?
Çeviri: Pınar Ercan / Christus Dergisi
Painting Credit: “Jesus Feeds 5000” by Eric Feather, used with expressed consent. All rights reserved.
Yorum Ekle